Karakoçan’da çalıştığım 1.5 yıl ile Karlıova’da çalıştığım 4 ayın dışında görevimin tamamına Gebze ve Darıca’da yaptım.

Gebze adeta bir Türkiye mozaiği gibidir. Her biri bir iş, bir parça ekmek peşinden koşarak Gebze’ye gelmişlerdi. Bir fabrika şehri olan Gebze’de iş bularak, ailesini de alıp buraya yerleşmişler. Arkasından eş, dost, akraba gelmiş, kalabalıklaşmışlar. Bu kalabalıklaşma sonucu ne köylülükten kurtarmışlar kendilerini, ne de şehirli olmuşlardır.

Sözde hemen hemen her köy, her ilçe ve her il kendilerine birer dernek kurmuşlar. Görünüşe göre bu güzel bir şeydi. Anadolu’muzun o güzel kültürleri, farklılıklarıyla yaşatılacaktı. Derneklerin adıda güzeldi. “……..Köyü/ İlçesi/ İli Kültür, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği.” Kulağa çok hoş geliyor. Kurulan bu dernekler aracılığıyla hem kendi kültürünü koruyacak, hem kültürlerini yeni nesillere aktaracaklardı. Hemde birbiriyle yardımlaşma, iyi ve kötü günlerinde hemşerilerinin yanında ve dayanışma içinde olacaklardı.

Zaman içerisinde Kültür derneklerinin sadece adları kültür kaldı. Gerçekte ise ortada kültür diye bir şey kalmadı. Bunu başaranlarda, başaramayanlarda olmuştur. Hangi yörenin düğününe gidersen git. Kalıp hep aynı, belki sanatçıların söyledikleri türküler yöreseldir. Onun dışında yöresel olan bir şey yoktur.

Düğünü Salonu çalışanları yönlendirirler ve sanki düğün sahibi onlarmış gibi her şey onların inisiyatifine bırakılır. Bunun sonucunda da ne kültür kalır, ne de örf ve adetler.

Durum böyle olunca da dernekler, dernekçilikten kendini soyutladılar. Dernek yöneticileri kendi siyası görüşleri doğrultusunda çalışmalar yapmaya, arkasından dernek üyelerini sürüklemeye yöneldiler.

Sosyal medyada platformlarında, falan siyasetçiyi ziyaret ettik, falan iş adamının yemeğine, iş yeri açılışına katıldık diye boy boy resimler yayınlar oldular. Daha da ileri giderek özellikle iktidar sahibi olan partinin bir minicik teşkilatı gibi çalışmaya özendiler. Bunun örneğini 1982 yılında gördüm, yaşadım.

Öyleki aynı ilin iki ayrı bölgede kurdukları derneğin biri (A) siyasi partinin peşine takılmış giderken, diğeri (B) siyası partisinin peşine takılmış gidiyordu.

O zamanda bunun doğru olmadığını söyledik, siyasetten arınmanın yolunun derneklerin federasyona dönüşmesiyle mümkün olabileceğini savunduk. Çalışmalar başlattık. Sözde evet, arkadan yine aynı duruma devam ediliyordu.

Peki, aradan geçen bunca yıllara rağmen bir değişim oldu mu?

Tabiî ki oldu.

Dernekler tek çatı altında toplandı, federasyona dönüştü. Ama önceleri her bir yöredeki dernek farklı farklı siyasilerin peşine takılmışlardı. Federasyona dönüşüm olunca bu sefer topyekün yönetimdeki siyası partiden yana tavır alınmaya başlandı.

Bir yörede yaşayan insanların siyasi düşünceleri farklılık gösterebilir ama kültürel bakımdan ayrılık yaşanmaz. Kültürün siyasi partisi olmaz. Benim bu düşüncelerim bir yöreye ait derneklere karşı yapılmış bir eleştiri şeklinde değildir.

Bu bahse konu olanlar sadece bir örneklemedir. Bu derneklerin siyasileşmesi her yöre derneğinin ekseriyetinin ruhuna işlemiş durumdadır. İşin özü kültürümüzü yaşatma adına yola çıkanlar, öncelikle kendi çıkarlarını ön plana çıkarma peşine düştüler. Kültür, mültür kimsenin umurunda değil.

Dernekçinin asıl görevi; hangi yöre adına görev yapıyorsa o yörenin insanları arasında birlik beraberlik ve dayanışmayı sağlayıcı adımlar atmak ve kendi yöresel kültürlerini çocuklara aktaracak etkinlikler düzenlemek olmalıdır.

Fakirine aş, işsizine iş bulmayı amaç edinmeli. Eğitimin her aşamasında maddi imkânsızlık sebebiyle okuyamayan çocukların eğitimine destek verilmeli. Kimsesizine, yoksuluna sahip çıkılmalı.

Bu yapamadıklarının yanında yarı buçuk yapabildikleri bir, iki şey de vardı. Bunlar da, Cenaze olduğunda nerdeyse top yekûn, düğün olduğunda da kısmen bir araya gelinmekti.

Şunu da belirtelim ki derneklerin bu faaliyetlerini etkin biçimde yürütebilmesi için derneklere üye olunmalı ve aidatlar da aksatılmadan ödenmeli ki dernekler güçlensin, yardım ve dayanışma içerisinde bulunabilsin.

Kendini siyasi etkiden kurtarabilsinler. Yoksa seçim atmosferine girdiğimiz bu günlerde dernekçilerimizi siyasilerin peşinde koşmaktan kurtaramayız.