Geçenlerde katıldığım bir etkinlikte yan yana oturan dostlarla sohbete başlamıştık. Çalışmaya devam edip etmediğimi soran arkadaşa; “ Üç yıldır herhangi bir okulda çalışmıyorum ama gazetelerde köşe yazarlığı yaparak evden de öğretmeye çalışıyorum.” dedim

Yanımdaki başka bir arkadaş ise,

-Müdür bey artık çalışmayı bırakmış, Emekliliğin tadını çıkarmaya başlamış dedi.

Bana emekliliğin tadını çıkarıyor diyen arkadaşın EYT’li olduğunu ve çalışmaya devam ettiğini biliyordum.

Kendisine,

-2023 te emekli olacaksınız inşallah. Emekli olduğunuzda sizde artık emekliliğin tadını çıkarırsınız. Bana da emekliliğin keyfi nasıl çıkarılıyormuş öğretirsiniz dedim.

Bu lafımın üzerine,

-Hocam emekli olduğumda çalışmayı bırakırsam, aç kalırız. -Kirada otuyorum, Doğalgaz, elektrik ve su faturalarını zoraki ödeyebiliyorum. Emekli olduğumda alacağım para faturalarımı ödemeye yetmez. dedi

Kendisine hafif gülümseyerek,

-Peki, bende emekliyim, Çok şükür ev kirası vermiyorum ama aynı sıkıntıları bende yaşıyorum. Emekliliğin keyfini nasıl çıkarabilirim. dedim.

-Hocam siz müdür olarak emekli oldunuz, sizin maaşınız iyidir.

-Hamd olsun durumum çok iyi, Emekli olduğumda aldığım ikramiye ile bir ev aldım, birde Opel marka araba aldım. Emekli olduktan sonra 16 yıl özel okullarda çalıştım. Son bir yıldır da köşe yazarlığı yapıyorum. Üstelik birde kitap yazdım. Yakınlarda yayınlanır ve ondanda biraz para kazanırım. Böylece Emekliliğin tadını çıkarmaya devam ederiz. dedim.

Diğer bir arkadaş dayanamadı ve “emekliliğin tadını çıkar.” diyen arkadaşına dönerek.

-Sen hocamın anlattıklarını doğrumu sanıyorsun? Yaaa hocam sana diyor ki ben de emekliğim. Türkiye’de emeklilerin yüzde seksenden fazlası aç. Sen ne diyorsun, ay da mı yaşıyorsun? diye söylendi.

 Sözü yine bana bırakmışlardı. Anlaşılıyordu ki arkadaş, okul müdürlüğü yaparken emekli olduğum için çok maaş aldığımı sanıyordu.

Durumun öyle olmadığını izah ederek,

“Bakın Hepimiz yıllarca çalıştık, kimimiz mal ürettik, kimimiz farklı şekillerde hizmet verdik. Bu yaptıklarımızın karşılığını az ya da çok aldık. Ancak Aldığımız maaştan vergiler kesildi, ekmek aldık vergi kesildi, elektrik, su, doğalgaz kullandık vergi kesildi. Nerdeyse aldığımız nefesten, soluduğumuz havadan da vergi alacaklar.

Bütün bu vergileri niye ödedik? Çünkü zamanı geldiğinde ve emekli olduğumuzda yılların verdiği sıkıntıyı, yorgunluğu üzerimizden atalım. Tatil beldelerinde günümüzü gün edelim, Ailemizle, torunlarımızla güzel günler geçirelim. Sizin dediğiniz gibi “Emekliliğimizin Keyfini Sürelim” diye, ama nafile. Sadece yetersiz olan emekli maaşları değil, emekli ikramiyeleri de olabildiğince az.

Emekli olmadan önce, eşimle beraber zaman zaman ek işler yaparak, binbir sıkıntılar çekerek, iyi, kötü başımızı sokacak bir evimiz ve bir arabamız oldu. Emekli ikramiyemizle borçlarımızın ancak bir kısmını kapatabildik. Ne çalışırken, nede emekli olduğumuzda adam akıllı bir maaş almak nasip olmadı.

Maliye bakanımız bile emeklileri fakir fukara görüyor. Diyanet işleri başkanlığı ise memura ve emekliğe fitre verilebileceğini söylüyor. İşte Türkiye’de emeklinin durumu bu. Ama ne hikmetse herkes halinden memnun görünüyor.

Öyle zannediyorum ki; ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinin yöneticileri bizim emeklileri de kıskanıyorlardır.

 “Bizim de niye böyle; enflasyona, hayat pahalılığına, açlığa ses etmeyen, fatura çok gelirde ödeyemem diye kombisini açmayan, Elektrik faturam kabarmasın diye televizyon ışığında oturan, yüzde 200’lere hatta daha fazla oranlara yükselmiş enflasyon canavarının gövdesinin altında ezilirken gıkı çıkmayan, daha ucuzunu nerede bulurum diye market market dolaşan, kendisine sadaka niyetine yüzde 30-40 oranında yapılan maaş zamlarına “Allah razı olsun” diyerek sevinen emeklilerimiz niye yok.” diye bizi çok, hemde çok çok kıskanıyorlardır.

Darısı onların da başına.