Özellikle siyasetin içerisinde bulunanlar Türk siyasetine belli zamanlarda yapılan müdahaleleri çok net bir şekilde hatırlayacaklardır.
Tabi bizde müdahale denildiğinde akıllara ilk önce nerede ise her on yılda bir gerçekleştirilen “Askeri müdahaleler” akla geliyor.
Nerede ise her on yılda bir yapılan askeri müdahalelerin ülkeyi ne hale getirdiğini hepimiz az çok biliyoruz.
Aslında biz son dönemlerde Askeri ve o çerçevede artık müdahaleler döneminin son erdiğini düşünüyorduk.
Ancak kendimizden en fazla emin olduğumuz “artık sivilleştik bir daha müdahale görmeyiz” dediğimiz bir zamanda 15 temmuz akşamı girişilen hain darbe girişimine maruz kaldık.
Tabi müdahaleyi sadece askeri alana hapsetmek son derece yanlış olur.
Siyaset arenasında partiler içerisinde de müdahaleler oluyor.
Bazen partiler kendi kendilerine bazen de dışarıdan destekli müdahalelere maruz kalıyorlar.
MHP’nin bir türlü yapılamayan Kurultayı buna en iyi örnektir.
Büyük Kurultay yapılması adına parti içi muhalefetin gerektiğinden çok fazla imza toplamasına rağmen kurultay yapılamadı ve bir ilçe mahkemesinden çıkartılan karar ile MHP kurultayı yaptırılmadı, İmza toplayanların bir kısmı ihraç edildi bir kısmı partiden kendi isteği ile ayrıldı.
MHP’de yapılamayan kurultay sonrası başta İYİ parti olmak üzere çok sayıda siyasi parti kuruldu halen daha kurulmaya devam ediyor.
Böyle bir müdahale de AK Parti içerisinde yaşandı
AK Parti Genel başkanı Erdoğan’ın talimatı ile başta ABB başkanı Melih Gökçek olmak üzere çok sayıda başkan görevi istemeye istemeye bıraktı.
İstifası istenilen dönemin Balıkesir belediye başkanının ağlayarak istifa etmesi halen daha herkesin hatırında.
Ancak o dönem hiç kimse “Bu belediye başkanları neden istifa ettirildi?” diye sormadı.
Hiçbir mahkeme yada savcılık görevden istifa ettirilen belediye başkanları ile ilgili en ufak bir soruşturma açmaya bile gerek duymadı.
Son dönemlerde Türkiye’de kelimenin tam anlamı ile bir “Kontrollü istikrarsızlık” süreci yaşanıyor.
Biz bu olup bitenlere “Kontrollü istikrarsızlık” diyoruz zira 86 milyon vatandaş bu tür suni gündemlerden başını kaldırıp bir türlü gerçek gündemlere kafa yoramıyor.
İki gün önce mahkeme CHP’nin 2023 yılında yapılan İstanbul il kongresini iptal etti, yerine de CHP’nin eski milletvekili Gürsel Tekin’i kayyum olarak atadı.
Ortalık toz duman.
Biz çok uzun yıllar ilçe başkanı-il başkan yardımcılığı-Belediye meclis üyeliği görevlerinde bulunduk.
İlçe başkanlığı yaptığımız dönemlerde kaç kez ilçe kongresi yaptığımızı hatırlamıyoruz bile.
Kongrelerde esas olan kazanmaktır.
Kazanmak içinde delegeyi ikna etmekten başka çare yok.
Kongre öncesi kaç tane il-ilçe başkan adayı varsa kazanmak adına delegeye akla hayale gelmeyen vaatlerde bulunuyor.
Kongre süreçlerinde gökten güneşi vaat edenleri biliyoruz.
Devletin bir siyasi partinin il kongresini iptal etmesi belki de siyaset tarihimizde ilk kez karşılaştığımız bir hadise.
Tasvip etmek mümkün değil.
31 Mart tarihinde vatandaşın oyları ile seçilen belediye başkanları görevden alınıp hapse atılıyor.
Yerlerine kayyum atanıyor.
Seçim ile kaybedilen belediyeler yargı sopası ile geri alınmak isteniyor.
Şimdi sıra il kongresine geldi.,
Kısa bir zaman sonra CHP’nin büyük kurultayı ile ilgili mahkeme kararı açıklanacak.
31 mart 2024 tarihinde sandıktan birinci parti olarak çıkan CHP’ye resmen müdahale yapılıyor.
Böyle bir süreçte
Sandığın bir anlamı yok.
Seçmenin seçilmenin bir anlamı yok.
Cumhurun ne karar verdiğinin de artık bir önemi yok.
Peki bu kadar müdahalenin sonu nereye varacak?
Hatırlayanlar vardır.
Dönemin Hürriyet gazetesi Tayyip Erdoğan ile ilgili olarak “Muhtar bile seçilemez” manşeti atılamaz.
Halk yapılmak istenilen bu müdahaleye kayıtsız kalmadı.
Tayyip Erdoğan’ı önce milletvekili, Sonra Başbakan en sonunda da Cumhurbaşkanı seçti.
Diyeceğimiz odur ki yapılanlar hiç hoş değil.
Seçmene güvenmek demokrasiye inanmak lazım.
Diğer türlüsü ülkeyi demokrasiden alır başka bir rejime götürür.
Bu tür müdahaleler sonrasında yapılan ilk seçimde seçmenin nasıl karar verdiğini tüm Türkiye biliyor.
Siyasi partilerin amacı elbette ki kazanmak.
Bunun yolu da seçmenin taleplerini karşılamak.
Onun dışındaki tüm müdahalelerin partilere hiçbir faydası olmayacağını müdahaleyi yapanlarda biliyor.
Amaç iktidarı biraz daha uzatmak olabilir.
Ama unutulmasın seçmenin elinde de oy kullanmaktan ve sandığı beklemekten başka bir çare kalmadı.
Şartları fazla zorlamanın hiç kimseye faydası yok.