Komşu kelimesi sözlüklerde "Birbirine bitişik ya da yakın konutlarda oturan kimseler" olarak tanımlanmakta ve bu kimseler arasındaki ilişkilere de komşuluk ilişkileri denmektedir.

Bir rivayete göre, “Birbirlerinin sesini duyacak kadar yakın olan kimseler komşu” sayılırmış.

Komşularımız, istesek de istemesek de, hepimizin hayatında var olan ve ailemizden sonra en çok muhatap olduğumuz insanlardır. Böyle olunca da, kanun, nizam, örf, adet ve inanç sistemimizde komşu olmanın doğurduğu birtakım hak ve görevlerin bulunması kaçınılmaz olmaktadır.

Hz. Aişe annemiz, evin her cephesinden kırkar hanenin komşuluk hakkı bulunduğunu söylemiştir.

Peygamber Efendimiz de, “Cebrail bana komşuya iyilik etmeyi o kadar tavsiye etti ki, neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım” demiştir.

İnancımızda ve kültürümüzde çok önemli bir yer tutan komşuluk hakları, kısaca;

• Biribirlerinin mal, can ve namuslarını korumak,

• Birbirlerine karşı daima güzel duygular beslemek,

• İyilik etmek,

• Hediyeleşmek,

• Birbirleriyle dayanışma içinde olmak, şeklinde özetlenebilir.

Komşuluk, her şeyden önce kendini güvende hissetmek demektir. Peygamberimiz, "Şerrinden komşusunun emin olmadığı kimse, tam manasıyla mü’min sayılmaz" buyurmaktadır.

Unutulmaması gereken önemli bir husus ise, komşuluk hakları açısından inancın, milliyetin, cinsiyetin ve ırkın önemli olmadığıdır. Bir başka deyişle, kim olup olmadığına bakılmaksızın, her komşunun birbirine karşı hak ve yükümlülükleri aynıdır. Komşun seninle aynı dinden ya da milletten olmasa bile, komşuluk hakkı açısından, seninle aynı dinden ve milletten olanlarla eşittir.

Maide süresi 8'inci ayette yer alan "Bir topluluğa duyduğunuz öfke, sizi adaletten sapmaya sevk etmesin..." mealindeki âyet ve pek çok hadiste, komşuluk kavramının din ayırımı yapılmaksızın mutlak olarak uygulanması gerektiğine işaret edilmektedir.

Bütün bu anlatılanlardan çıkarılması gereken sonuç, yanyana iki evde oturmanın veya aynı sitede yaşıyor olmanın komşuluk için yeterli olmadığı, komşuluk için binalardan ziyade gönüllerin yakınlığının gerekli olduğudur.

Kadim kültürümüzde ve geçmişimizde komşuluk hukukuna ve komşuluk ilişkilerine büyük önem verilir ve komşular aileden birileriymiş gibi muamele görürlerdi. Komşular birbirlerini tanır, yardımlaşır ve güvenirlerdi. Komşuluk ilişkilerinde sevgi, saygı ve hoşgörü hakimdi.

Eskiden komşu;

Bir fincan kahveydi,

Bir avuç tuzdu,

Bende kalmamış, sizde varsa dediğin kişiydi,

Dosttu, sırdaştı, dert ortağıydı, teselliydi,

Gözünün ve gönlünün aradığı kimseydi,

Çocuğunu güvenle emanet ettiğin kişiydi,

Külüne muhtaç olduğundu,

Çatkapı evine gittiğindi,

İlacındı, eczanendi, doktorundu, dermanındı,

Son yolculuğunda arkanda kalanlarla ağlayanındı,

Bir derdin olduğunda akrabalarından bile önce koşanındı,

Sevincini ilk paylaştığındı,

Kusurunu kapatandı,

Köpeğinin bile sana karşı ürümediği kişiydi...

Üzgünüm ki günümüzde komşuluk ilişkileri oldukça zayıflamış ve komşuluk kavramının içi tamamen boşaltılmış vaziyette.

Günümüz insanı fezanın kapılarını açma peşindeyken, ne yazık ki bir türlü yan komşusunun kapısını açamıyor...

Günümüz insanı yerin derinliklerine inmekle övünürken, ne yazık ki zahmet edip alt kattaki komşusuna inemiyor...

Yaşanılan site ve apartmanlar oldukça güvenli iken, sitelerde yaşayan insanlar birbirlerine güvenemiyor...

Aynı çatı altında, yanyana ya da karşılıklı dairelerde oturanlar, birbirlerinin kim olduklarını bilmedikleri gibi, bu durumdan hiç de rahatsızlık duymuyorlar...

Ne acıdır ki, aynı apartmanda yaşayanlar artık birbirlerinin isimlerini zillerden ya da kapıların üzerindeki plakalardan öğrenmekteler...

Özetle, insanların birbiriyle selamlaşmaktan ve hal hatır sormaktan bile çekindiği ve “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” hadisinin çoktan unutulduğu bir dönemde yaşıyoruz.

Dileğim odur ki, kusur örten, hatır bilen, bir dilim ekmeğini bölüşen, siz açken asla tok yatmayan, ağladığınızda ağlayan, güldüğünüzde gülen, samimi komşularınız olsun...

Esen Kalın