Geçen Cuma birkaç arkadaşımla birlikte, uzun zamandan beri gitmek istediğim fakat bir türlü fırsat bulup gidemediğim Bolu Yedigöller'e gittik. Giderken de yolumuz üzerindeki Çamlıdere ilçesinde medfun Şeyh Ali Semerkandi ile Bolu ili sınırlarında medfun Hayreddin Tokadi Hazretlerinin kabirlerini ziyaret etmeyi ihmal etmedik. Her iki zatın da Anadolu'nun gönül mimarlarından olduğunu bilenleriniz elbette vardır. Benim tavsiyem, yolu İstanbul-Ankara güzergahından geçenlerin bu iki zatı bir kere de olsa mutlaka ziyaret etmeleridir...

...

Gerek daha önce gidenlerden ve gerekse başka kaynaklardan edindiğim bilgilerden, Yedigöllere ziyaret için en uygun mevsimin Sonbahar olduğunu öğrenmiştim. Sonbahar, tabiatın türlü türlü renklere bezendiği ve adeta bir gelin gibi süslendiği müstesna bir mevsimdir. Bu nedenle de, devasa yüksek ve sık ağaçlar ile bunların arasına saklanmış küçüklü büyüklü yedi adet gölün bulunduğu Yedigöller Milli Parkının, bu mevsimde muhteşem olacağını tahmin edebiliyordum...

Yedigöller'e yaklaşırken geçtiğimiz yolların kenarlarındaki ağaçlar ve karşımıza çıkan dağlardaki renk cümbüşü insanın aklını başından alabilecek cinstendi. Fotoğraf çekmek için yol boyunca kaç defa mola verdiğimizi hatırlamıyorum bile...

Nihayet menzilimize vardığımızda, kendimizi adeta bir Cennet'te bulduk. İrili ufaklı 7 adet gölün çevresini saran devasa yükseklikteki ağaçların kendi eşsiz güzellikleri yetmiyormuş gibi, göl sularındaki yansımaları da bizim için adeta birer bonus gibiydi. Sudakiler mi gerçek, yoksa karadakiler mi neredeyse ayırt edilemiyordu....

Bu eşsiz ortamda ve rengarenk tabiat karşısında dilime defalarca "Sıbgatullah" lafzı dolandı durdu. Gerçekten de Ressamlar Ressamı bütün tabiatı adeta bir tuval gibi kullanmış ve ortaya muhteşem bir tablo çıkarmıştı. Bu eşsiz zerafet ve sanat karşısında "Allahü Ekber" demekten başka çare bulamadım...

Dünyadaki bütün ressamlar bir araya gelseler ve her türlü boyayı kullansalar, bu denli şaheser bir tabloyu asla çizemeyeceklerine milyon kere yemin edebilirim. Bu mevsimde ağırlıklı olarak sarı, yeşil ve kırmızıya boyanmış tabiatın birkaç ay sonra bembeyaz bir örtüyle kaplanacağını, kış bitince de bahar ayında yeşillerle donanacağını düşünmek bile Allah'ın varlığını ve kudretini anlamak için fazlasıyla yeter de artar. Bu ilahi düzen her yıl en ufak bir sekteye uğramadan yenilenmekte, her mevsimde ayrı bir tablo sahneye konmakta.

Bu devran ve düzen tesadüflerin eseri olabilir mi?

Mevsimler boyu sergilenen güzelliklere "tabiat ananın mucizesi" deyip geçiştirmek gaflet değildir de nedir?

Hiç şüphesiz ki Allah, hiç bir örneği olmadan, her şeyi en güzel şekliyle ve kusursuzca yaratandır...

Gelelim "Sıbgatullah" kelimesinin analizini yapmaya;

Arapça kökenli bir sözcük olan sıbg, boya demektir. Sıbgatullah ise Allah'ın boyası anlamında kullanılan bir terimdir.

Kuranı Kerim'in en uzun suresi olan Bakara Suresinin 138'inci ayetinde “Biz Allah'ın boyadığı renge boyandık. Kimin boyası Allah'ın boyadığı renkten daha güzeldir? Biz, yalnızca O'na kulluk ederiz.” buyurulmaktadır.

Bu ayette yer alan boya ifadesini ise kesinlikle gerçek manada bir boya olarak anlamamalıyız. Ayetteki boya kelimesi mecazi bir ifade olup, Allah'ın koyduğu ölçü, yaratışındaki hikmet ve kusursuzluk anlamlarına gelir.

İslâm âlimleri sıbgatullaha genelde “Allah’a iman, Allah’ın dini, O’nun insan fıtratına yerleştirdiği özellik” anlamlarını vermişlerdir. O halde, hakkıyla Müslüman olan, İslam'ın emir ve yasaklarından sakınan, kısaca Kur'an hükümlerini hayatına hakim kılan bir insan Allah'ın boyası ile boyanmış demektir...

Hiç şüphesiz ki Yüce Allah fıtraten herkesi güzel yaratmıştır. Her yeni doğan çocuk, Allah'ın boyasıyla boyanmış vaziyette doğar.

Fakat zaman içinde bazen tercihler değişir ve Allah'ın boyası silinip yerine sahte ve suni boyalar ikame edilmeye başlar. Oysa ki en mükemmel boya bile Allah'ın boyasının yanına bile yaklaşamaz...

Son söz;

İslam Allah’ın bahşettiği bir renk, iman en güzel boya olan İslamla boyanmak, Kuran ise boyacının rehberidir...

Esen Kalın...