İnsanlık tarihi boyunca yaşanan onca katliam ve yangınların devam ettiği dünyada ölüm yokmuş gibi yaşamlarını sürdüren canlıların gün geldiğinde terk etmek zorunda kaldıkları dünyaya sarılma hırsını son günlerde yaşanan yangınlardan da görüyoruz.
Dünya var olduğundan bu yana yaşanan zelzelelerin, devam eden savaşların sürdüğü, insan başta olmak üzere canlıların katledildiği bu dünyada son olarak iki yıl önce ortaya atılan ve hala devam eden pandemi paniğinin hemen ardından bu kez de orman yangınları ile panikleyen insanlığın aslında kendisinin sonunu hazırladığını da anlar ama timsah gözyaşlarıyla da sarıldığı dünya için ağlar.
Son olarak Konya’da yedi kişilik bir aileyi katleden aynı insanlık tarihi boyunca dünya üzerinde yaşattığı onca zalimlikleri, zulümleri unutulmuşçasına bir ağacın, bir evin, bir kaplumbağanın yanmasına kendisinin vesile olduğunu, deldiği ozon tabakasıyla anlamazdan gelir.
Evet, 'Yanıyoruz' denip, yakanları arayan insanlığın başını kaldırıp baktığı güneşin kendisine ne kadar kızdığını deldiği ozan tabakasından gönderdiği yakıcı ışınları ile anlasa da anlamamazlıktan gelip yeni nükleer santraller, HES’ler, betonlar yaratır, yaratıcıdan kendisinin daha  üstün olduğunun iddiasında bulunurken…
Kısacası; 'yanıyoruz' derken yakanın kendisinin olduğunu saklayan insanlık kendisi ile birlikte diğer canlıları da yaktığını anlasa ve suçlunun kendisi olduğunu kabullense bir maskenin arkasına sığınmaz ve dünya böyle dönüyor diyip paniklemez..