Pandemi dolayısı ile son derece zor zamanlar yaşadığımız bir süreçte yaklaşık 15 gün önce Sedat Peker’in birbiri ardına yayınladığı videolar bir anda ülke gündemini bambaşka bir noktaya götürdü, Aslında “götürdü” ifadesi biraz yavan kalıyor geldiğimiz nokta kelimenin tam anlamı ile “Savrulma”.

Şu an Birleşik Arap Emirliklerinde bulunduğu ve kırmızı bülten ile arandığı söylenilen Sedat Peker’in birbiri ardına yayınladığı yedi videonun izlenme sayısı 30 milyon civarına dayandığı da pek çok noktadan seslendiriliyor.

Böylesi bir süreçte kaçınılmaz olarak Mafya-siyasetçi ve Medya üçgeninde gelişen hadiseler ister istemez taraflı tarafsız 84 milyon vatandaşımız tarafından adeta nefes nefese seyredilirken bir taraftan da bu savrulmanın nerede son bulacağı merak ediliyor.

Anlatılanlara sadece  “Bir suç örgütünün liderinin söylediklerine mi itibar edeceksiniz.?” şeklinde yaklaşmak son derece yanlış daha birkaç ay önce nerede “dokunulmaz ve ulaşılmaz” olarak lanse edilen birisine bugün “onamı inanacaksınız yoksa bize mi” şeklinde bir tercih sunmak boşa kürek çekmekten başka bir şey olmasa gerek.

Bugüne kadar kamuoyunu rahatlatacak “konu ile ilgili Cumhuriyet savcıları gerekli incelemelere başlamışlardır, yapılacak tahkikatın sonu nereye giderse gitsin savcılar en ince detaylarına kadar iddiaları soruşturacaklardır” şeklinde bir açıklama gelmemesi kafaların iyiden iyiye karışmasına vesile oluyor.

Biz bunca yıldır gazeteciyiz, Gazetecilik yaparken bir taraftan da siyaset yapmaya milletvekili olarak TBMM’ye gitmeye çalıştık ama bunda başarılı olamadık, Ancak işimizin gazetecilik olduğunu hiçbir zaman unutmadık.

Gazetecilik mesleğine başladığımız günden beri bizi tanıyanların hakkımızı teslim edeceği gibi Askerden-Polisten olabildiğince uzak durmaya çaba gösterdik, Uzak durmamız Askeri yada Polis sevmememizden değil, biz siyaset yapıyoruz bizim siyasi görüşümüz yüzünden tanıdığımız Asker yada polis dostlarımız zarar görmemesi adına idi.

Kamuoyunun çok iyi bildiği gibi milletvekilleri ile Belediye başkanları ile de aramıza hep bir mesafe koymaya dikkat ettik, Sohbetlerimiz zaten Türkiye ve bölge gündemi adına oldu, Daha çok bizi ziyarete gelen siyasetçileri zorda bırakacak bileğini bükecek çıkışlardan çok onların anlattıklarını dinlemeyi daha uygun gördük.

Hayatımızı hiçbir zaman siyasetin getirisi üzerine kurmadık, Araştırılırsa çok net bir şekilde görülecektir bu zamana kadar belediyelerin gönderdikleri kutlama ilanları ile basılı gazetemiz varken Basın İlan kurumu tarafından gönderilen resmi ilanlar dışında yerel yönetimlere tek bir “baskı faturası” kesmedik, Bizi kariyer günlerinde konuşmaya çağıran yerel yönetimlerden ekonomik olarak hiçbir talepte bulunmadık.

Gazetecinin siyasetçi ile Mafya liderleri ile bu kadar iç içe olması işin doğrusu bizim kesinlikle kabullenemeyeceğimiz bir durumdur, 35  yıldır medya sektörünün içerisindeyiz, kazancımız hemen herkesin bilgisi dahilinde, yediğimizi içtiğimiz tüm kamu oyu biliyor.

Ancak yola bizden sonra çıkan ve çok kısa bir zaman dilimi içerisinde hiç kimsenin tahayyül bile edemeyeceği kadar lüks bir hayat yaşayan gazetecileri görünce mecburen “Çok mal haramsız çok laf yalansız olmaz” demek zorunda kalıyoruz.

Her şeyin bu kadar iç içe girdiği bir süreçte ortaya saçılan bu söylemlerde zaten kaçınılmazdı, bu saatten sonra hiç kimse harekete geçmese, hiçbir savcı soruşturma açmasa bile hiç bir şeyin artık eskisi gibi olmayacağı en aşağıdan en yukarıya kadar herkes tarafından çok iyi biliniyor.

Herkes kadar bizimde merak ettiğimiz başlayan bu fırtınaya kimlerin kapılacağı ve fırtınanın ne zaman duracağıdır.

Unutmayalım….Türkiye 600 yıllık bir Devlet geleneğine sahip…