Hayat kimine göre uzun, kimine göre kısa bir yolculuk. Bu yolculukta bazen karanlıkta kalırsın, yolunu ve yönünü kaybeder gibi olursun. Böyle anlarda bazen birileri çıkar karşına sana ışık olur, istikametine dosdoğru yönelmende pusulan olur. Belki de Hızır onlardır kim bilebilir.

Bugün son birkaç yıldır ekonomik olarak bazı sıkıntılara düşmüş çok sevdiğim bir dostumu ziyaret ettim. Sözü döndü dolaştırdı yaşadığı sıkıntılar sonrasında, hiç beklemediği anda, beklemediği yerden çıkan, adeta Hızır gibi yetişen insanlara getirdi. O koca yürekli güzel insanın gözlerinden boşalan şükran duyguları yaş oldu içine aktı dersem yeridir. Bir ömür boyu insanın kulağına küpe olacak, hatırımızdan çıkarılmayacak anılarını anlattı. İyi insanları anlattı.

En sonunda Turan Bey hayatım boyunca hep veren el oldum. Bir yemek davetine bile yemeği ben ısmarlarsam ancak katılırdım. Alan el olacağım hiç aklıma gelmezdi. Ama bugün böyle güze ve iyi  insanlarla beni karşılaştıran Allah’a binlerce kez şükrediyorum dedi. İyilikle tanışmak, iyilerle tanışmak onun yarasını iyileştirmişti.

Dostumun anılarını izin almadığım için burada yazacak değilim. Ancak, şahıslardan soyutlanarak olayların dilden dile, sözden söze, ağızdan kulağa anlatılmasından yana olduğumu buradan söylemek isterim. Bunu söylemek istememden maksat, iyiliklerin, iyilerin çoğalması. İyi ki iyiler var, bu dünya sizin sayenizde hala yaşanılabilir durumda.

Kötüler her yerde var amma velakin kötüler kadar olmasa da şükür iyiler de var.

Dertler, sıkıntılar hepimiz için. Şüphesiz hiç kimsenin hayatı güllük, gülistanlık değil. Acılar yarıştırılmaz, yaşanır. Acılar paylaştıkça azalır, iyilik paylaştıkça çoğalır, sarıp sarmalar. Dünyamızı yaşanabilir kılar.

Önemli olan kendi acıların, kendi dertlerin yanında bir başkasının sessiz haykırışını işitebiliyor musun? Onun acılarını yüreğinde hissedebiliyor musun? Çünkü ahlak ve vicdan başkalarının acıları ve sıkıntıları içinde harekete geçmeyi gerektirir. Empatiyi gerektirir.

Herkesin sadece kendi acısına ağladığı bir dünya, vicdani kör, merhametten yoksun, duyguların nasırlaştığı karanlık bir dünyayı ifade eder. Oysa iyiler bu dünyamızı, ısıtan aydınlatan güneşlerdir. O asil insanlar olmasa gözlerimizdeki ışığı, feri kaybederiz.

İyiliğin mayalanması için, iyilerin çoğalması için bizi sadece kendi dünyamıza hapseden zihinsel çitlerden bir an önce kurtulmalıyız. Sıkışıp kaldığımız belki de sığındığımız kendi gettolarımızdan sıyrılıp kurtulmalıyız. Zira oluşturulan her gettonun sonu, kendini daracık bir alana hapsederek, insanların birbirinin sesini işitemediği Anemas Zindanlarına benziyor. Sonuç olarak dil acımasızlaşıyor, akıl fukaralaşıyor, vicdan nasırlaşıyor. Kötülük önce kötülük yapanı kötürümleştirir.

Bugün hep iyi insanlarla konuştuk, iyilikten konuştuk. Bu dünyayı yaşanabilir kılan, tabiri caizse cennet kılan iyilerdir. Allah herkesi iyilerle karşılaştırsın.