Bugün, Muharrem ayının ilk günü. Mah-ı Matem ayı . Hak ile batılın, doğru ile yanlış, zalim ile mazlumun mücadelesinin verildiği ay. Hz Hüseyin’in şahs-i manevisinde hakkın, doğrunun ve mazlumun kıyama kalktığı ay.

İlk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem(a.s)’ın oğlu Habil’in kardeşi Kabil tarafından öldürülmesi ile başlayan hak ve batıl mücadelesi, Hz Hüseyin’in Yezit tarafından şehit edilmesiyle doruk noktasına ulaşmıştır. İnsanlık tarihi boyunca akan gözyaşları ve kanların sorumlusu zalimlerle, gözyaşları ve kanları akıtılan mazlumların mücadelesi kıyamete kadar devam edecektir.

Bu mücadele, güçlünün değil haklının, zorbalığın değil, adaletin ve kardeşliğin hüküm sürmesi mücadelesidir. Aynı zamanda insanların yeryüzünde barış ve huzur içerisinde ALLAH(C.C)’ın emir ve yasakları doğrultusunda yaşaması gerektiği inancıyla hareket eden Habil misyonunun temsilcisi Hüseyin’in mücadelesidir.

           

Hz. Hüseyin demek her çağın hak, hukuk tanımayan çağın zalimlerine ve Yezitlerine karşı hakkı ve hukuku esas alarak mazlumlardan yana kıyam etmek demektir. İnsanı ve insan haklarını esas alarak kul hakkını yememektir Hz. Hüseyin. Dünyanın bütün Yezidi zalimleri karşısında dimdik, mazlumlar karşısında şefkat ve merhamet abidesi olmak demektir. Dünyanın bütün makam, mevki saltanatını ayakları altına alıp, Kerbela çöllerinde susuz kalıp şahadet şerbetini içebilmektir.

           

Yezit ise bu dünyada kan ve gözyaşı üzerinden kendi iktidarlarını kurmaya çalışıp, mazlum milletlerin suçsuz insanların kanlarını akıtanlardır. Kendi belirledikleri amaçlarına ulaşmak için her türlü hak ve hukuksuzluğu, vahşeti meşru sayıp, katliamlar gerçekleştiren ve oluk oluk insan kanını akıtılmasına neden olanlardır.

           

Bu günde, dünde en üzülecek noktalardan biriside ne yazık ki mazlumlarda zalimlerde Hz. Hüseyin ve Yezit gibi namazda huzuru ilahiye duruyorlar. Ne yazık ki aynı Allah’a, aynı peygambere inanıyorlar, aynı kıbleye yöneliyorlar. Bir yanda Evlad-ı Resul’ün temsil ettiği haksızlık, hukuksuzluk karşısında başını şahadete erdirecek kadar dimdik onurlu bir duruş, diğer yanda dünyevi menfaatler için ,makam ,mevki ,şöhret ,para peşinde koşup hak ve hukuk dinlemeyen Yezid-i bir anlayış.

           

Yezidi bir anlayışın peşinde koşmak, çağımızın Yezitlerinin arkasında veya yanında yöresinde olmak kelimenin tam anlamıyla akılsızlık, izansızlık ve vicdansızlıktır. Hem Hz. Peygamberden şefaat isteyip hem de onun torunlarını şehit edenlerin ihtirasları, misyonları peşinde koşmak kelimelerle anlatılabilecek bir konu değildir. Bize düşen kardeşlik hukukumuzu her şeyin üzerinde tutarak Yezit ve Yezidilerin başlattığı fitneyi, el ele, gönül gönüle vererek söndürmektir. Her daim haktan, adaletten, doğrudan, mazlumlardan, ezilmişlerden, yetimlerden, zayıflardan, yardıma muhtaçlardan yana bir tavırla Hüseyni bir inançla bezenmiş hayat tarzı ve değerler ölçü alarak Hüseyni bir tavır almaktır.

Aramıza nifak tohumları ekmek isteyenlere karşı; bazı eksik ve yanlışlarımız olsa dahi bunları görmezden gelerek birlik ve beraberlik içerisinde zulme ve zalimlere karşı mücadele etmeliyiz. Fitneye ve fitnecilere fırsat vermemek, azgın nefislerimize gem vurmak, kardeşlerimizin hakkını ve hukukunu çiğnemeden tüm insanlığın refahı ve kurtuluşu için Yüce Allah’tan bizi memur ve muktedir kılması için dua edip, niyazda bulunmalıyız. Ya Rabbi bizi Kerbela şehitlerine komşu eyle. Onların şahs-ı manevileri ile şereflendir.