Uzun zamandır yazı yazmaya vakit bulamıyordum. Masama oturmuş geçmiş bir ayın muhasebesini yaparken, penceremden masama uzanmış güneşin güzelliği karşısında kalemim daha fazla sessiz kalamadı. Bir baktım ki boş bir kâğıdın üzerine, aynı anda Palandökene kardan bembeyaz bir gelinlik giydiren, odamda sımsıcak bir güneşle beni ısıtıp güldüren Allah’ şükürler olsun diye not düşmüşüm.

Şükran duymak ne büyük bir duygu, nasıl iyileştirici bir güç. Ben aldığım bu güç ile devam ettim. Gece sımsıcak yatağımda uyuyup, sabah ezanında uyandığım için şükürler olsun, Uyutup, uyandırana ne kadar şükran duysam azdır.

Kahvaltıda önüme koyulan yiyecekler için şükürler olsun, bardağıma dökülen her damla çay için, emeğini sevgiyle yoğurup yiyecekleri güzelleştirene şükranlarımı sunarım.

Beni, en ihtiyacım olduğunda yalnız bırakmayan dostlarımla tanıştırana şükürler olsun. Toyumda, cemiyetimde güzel gülüşlerini, latif varlıklarını esirgemeyen dostlarıma şükranlarımı sunarım.

Beni bir aile babası yapıp bir aile kurdurana, üç harikulade evlatla bunu taçlandırana şükürler olsun. Benim, toy yapıp dostlarımla mutluluğumu paslaşmama vesile olan evlatlarıma şükranlarımı sunarım.

Nefes alıp vermemi sağlayan, bu sağlıklı bedeni bana layık gören Rabbime şükürler olsun. Harama adım atmayan, yalana mesafeli olan, doğruya ve iyiliğe koşar adım giden kendime şükranlarımı sunarım.

Şükran duygusuyla insan değer kazanır, ancak onunla kâinata güzel bir göz ile bakar. Güzel bir gözle bakan hayatından lezzet alır. Etrafına huzur saçar. Marifet bu güzellikleri görebilmekte;

William Blake’in yazdığı gibi:

Görebilmek bir kum tanesinde bir dünyayı,

Yabani bir çiçekte ise bir cenneti;

Sığdırabilmek avucuna sınırsızlığı,

Ve tek bir saatin içine sonsuzluğu.

Hepimiz geldik bu dünyaya elbet bir gün geri döneceğiz. Arkamızda bir hoş seda bırakabilirsek, bir kardeşimize faydamız dokunabilirse, bir gönle misafir olabilirsek, birileri de bize şükran duyarsa ne mutlu bize.