'Nazım Ayran gönüllü bir aşık mıydı?, Ceren kanun olmamalı! Hazan yaprakları..., Zombiler bitmez, kızlıklar dikilmez!.., Kars kaşarını da geçtiler vallahi!.., Kırmızı mı kan? Kan mı kırmızı?.., Kırmızı oruspu..' başlıklı yazılarımı okuyan bir dostum gece yarısı bana bir mesaj atmış..
Üstü kapalı ve mesaj dolu olduğunu düşündüğü yazılarımı okuyup, toplamını anlatan bir şiir ve aslında '2. Nazım Hikmet' denebilecek Rıza Polat Akkoyunlu adlı öğretmenin yaşadıklarını şiire döktüğünü belirtip, ''Al senin yukarıdaki başlıklarla ele aldığın yazılarını anlatan güzel bir örnek'' demiş..
Dostumun gece üçlere kadar yazılarımın ne anlatmak istediğini çözmek için uğraşıp, cümle düşüklüklerini de bir editör ustalığı ile düzelttikten sonra eklediği kendi yorumu ile yazılarımı da geri bana yollamış. 
Sabah uyanıp, başına geçtiğim bilgisayarımda gördüğüm maili açıp, kendi yazılarımla karşılaşıp, eklenen o güzel şiirli yorumu okuduktan sonra kendi yazılarımı başka biri yazmışcasına gibi defalarca yeniden okurken o yazıları yazanı tanımıyormuşum, ben değilmişim gibi 'bir insan duygularını bu kadar güzel mi anlatır?' diye sormadan edemedim...
Yaşadıklarımızın, yazılarımızın ve kelimelerimizin anlatmak istediklerini bitirirken sıkça ''O yazıyı köşende yayınladığın takdirde NOKTA" demesi gibi yaşadıklarını şiirine döken o insanı, öğretmen olduğu söylenen Akkoyunlu'yu tanımasam da sizlerin de onun şiirini okumanızı ve benim yazı başlıklarımı anlamanız için bir kez de köşeme alıp, yayınlamayı uygun buldum.
Ve belki birileri Nazım'ı, Akkoyunlu'yu, sizi ya da benim gibilerinin yaşadıklarını yazılara, şiirlere dökenleri anlasın diyerek..
İşte o yaşananlar, yazılanlar ve Nazım'ın yazdığı dizelere benzeyen aşk hikayesi

NOKTA NOKTAM..

Dün eski bir dosttan, uzun bir mektup aldım
Beni anlatmış sana, ve sen ona
"Unuttum artık onu" demişsin
Hem de bu sözü gülerek,
Medar-ı iftihar ile söylemişsin
Unutamazsın Nokta Noktam
Unutamazsın!
Çünkü unutmak için
Önce unutulmak gerek..
Oysa ki sen,
Hala ben de esen,
Eski kavak yelisin...
..
Unutamazsın..
Kan değil, tüküremezsin,
Ruj değil, silemezsin
Dişi dudaklarına, dişimle yazdığım..
İki heceli erkek adımı...
Unutamazsın Nokta Noktam
Unutamazsın!..
..
Seninle biz, hala bir kabukta
İki badem içi gibiyiz..
Baharsın; kokacaksın..
Güneşsin; yakacaksın....
Sabah yatağım kadar rüya dolu
Sabah yatağım kadar sıcaksın..
Unutamam.. Unutamazsın!

..
Şimdilik bu kadar.
Öbür mektubuma daha diyeceklerim var
Darılma bana, gücenme sakın
Ankara günlerinin bembeyaz ufkundan
Binlerce selam sana
...
Bahar başladı Nokta Noktam
Ankara'da bahar, veriminde toprak ana
Aylar var ki sana tek satır yazamadım..
Oysa ki şimdi mevsim bahar
Ötüşlerde adın, kokuşlarda tadın var..
..
Artık yazmalıyım...
Takvime baktım bu sabah, ayrılalı beş ay olmuş..
Düşün ki Nokta Noktam
Beş ay denilen nesne tam yüz elli gün eder..
Bunca uzun ayrılıksa;
İnsanı her şeye küskün eder...
İnan bana...
Dargınlığım herkese
Ve tek hasretim sana.
...
Düşünüyorum...
Aşıklar pazarına çıkan yolu düşünüyorum
Bu yolun sağında yükselen
Her geçişinde penceresinden tebessümler gelen
Bahçesinde iri yedi veren, kayısı gülleri açan evi düşünüyorum...
Bir türlü gelmiyor düşüncelerimin ardı
Ablan yanımda çorapsız gezerdi,
Baş örtüsüz annen benden kaçardı.

Düşünüyorum...
Bu mevsimde baban,
Her akşam bir yerine iki içerdi.
Miyoplaşınca gözleri "Şair, iç be oğlum
 Bahar dişidir doğurur" derdi....
...
Bahar başladı Nokta Noktam.
Ankara'da bahar,
Gönül ufkunda yağmur bulutları
Cennet olsa artık sevmiyorum sensiz baharı...
...
Sen; ey yirmi dört baharın en güzel süsü!
Sen; ey ilk yaz akşamları kadar güzel çocuk!
Sen; ey altın gözlerinin hisli dünyası!
Ölümsüz bir yolculuk yaratan
Sen; ey çıplak bir hançer gibi!
Boylu boyunca gönlümde yatan
Sen; ey her şeyim olan her şey!
Son mektubunda söz verdin
Tut diyorsun..
Unuttum
Unut diyorsun,
Unutmak mı?
Güneş tekrar doğmayı unutabilir mi hiç?..
Gönül ferman dinlemez sözü unutabilir mi hiç?..
..
Sen; ey mutlu günlerimin mutlu türküsü!
Sen; ey her şeyim olan her şey!
..
Bu gece yılbaşı...
Başkent'de kar yağıyor Nokta Noktam
Başkent'de kar
Ve tütüyor gözlerimde
Küllenmiş bir mangal gibi hatıralar....
Başkent'de kar yağıyor, Başkent'de kar...
Bu gece yılbaşı.
Bilirsin ki Nokta Noktam
Yıl başında hesaplanır
Çoğu zaman insanların yaşı.
..
Bu gece yılbaşı,
Tokmaklarında yirmi dört hece
Eğilip üstüme sessizce
Şehrin kule saati
"Şair, kutlu olsun, yaş otuz yedi".
Ve bir el saçlarımdan tutarak
Kalbimi sana kadar sürükledi..
..
Bu gece yılbaşı, başkent ayakta
Çalınan Tuna dalgaları komşu plakta.
Ne de kıvrak bu vals havası
Başladı yine gönlümün
On yıl evvel ki kanaması...
..
Ne günlerdi o günler cancağızım
Ne günlerdi...
Sen, on yedisinde sevgilerin sisinde
Başı duman duman bir kız.
Ben, yirmi üstünde
Gönlü, gördüğü her güzelliğe nişanlı
Öylesiye bir şair, Öylesiye bir delikanlı.....
Ne çabuk geçti zaman.
Hey gidi dünya hey...
Bu gece yılbaşı
Dışarıda kar yağıyor ve tütüyor gözlerimde
Küllenmiş bir mangal gibi eski hatıralar....
Köşede bir kırlent, kırlentde bir resim.
Bartın'da bahar.
Elimle yapmışım
"asma köprüsünden" Kocanaz deresi
Sağda, orta okul
Okulda, çocukların sesi.
"Çakır beylerin" elma bahçesi.
Derede kayık, dümende ben.
Küreklerde sen.
Hava berrak, hava ılık
Hava temiz
Ve sularda sarmaşan gölgemiz...
Bu gece yılbaşı, başkent ayakta
Çalınan Tuna dalgaları değil artık komşu plakta
Gönlü bu diyardan çok çok uzakta..

Dışarıda kar yağıyor.
Dışarıda kar
Ve tütüyor gözlerimde
Küllenmiş bir mangal gibi
Eski hatıralar...
Rıza Polat Akkoyunlu