Üzülerek ifade etmiş olalım ki 99 Marmara depreminde de hırsızlık olayları yaşanmıştı, yağmacılar vardı, peki ozaman da Suriyeliler mi vardı? Sapkın din mensuplarının yaptığı gibi etnosantrik duygulara kapılarak kendimize günah keçisi mi arıyoruz?

Yapılanlar elbette doğru değil. Anlıyoruz, sinirler tel tel gerilmiş halde. Büyük bir acı, büyük bir öfke akacak yer arıyor.

Ama öfkemize sahip çıkmamız, sağduyuyu korumamız gerekiyor.Bu insiyatifi, bu fevri gücü kimseye veremeyiz.Yargısız infaz ve linç normalimiz olmamalı.Sizce bunu normalleştirmek kimin işine yarayacak.

Yarın kimin, "bu hırsızdır" denilerek, sokakta linç edileceğini bilemeyiz.

Sakın linci alkışlamayalım.Belki bizimde, benzer durumda vereceğimiz tepki,  kısmî dayak olabilir.Burun kırma nedir?Öldüresiye coplama ne? 

Kardeşim savaştamıyız? Esire bile böylesi vahşiyane muameleyi yapamazsınız.Karşındaki belkide çaresiz, belkide gerçekten basireti kapalı, eğitimsiz, zır cahil biri.

Bu mu bizim vicdanımız?En çok bizim duygusal, yumuşak olmamız gereken zamanda ne bu tutum?Her devlet, her hukuk sistemi kamusal alanda güvenlik ve adaleti tesis için vardır. Can ve mal güvenliğini sağlamak için vardır.

Deprem kaosu da beraberinde getirir ama bu otorite boşluğu oluştu anlamına gelmez. Bırakalım da işi güvenlik güçleri yapsın.

İllâ durumdan vazife çıkaracaksak asayişe yardımcı olalım. Asayişi sağlayacağım diye  terör estirmeyelim. Bu üzücü gelişmeler karşısında durup kendimizi sorgulamalıyız.Güvenlik adına ilkel, linç sevici güruhun yaptığı ihlaller sosyal medyada o kadar fazla ve teşvik edici bir şekilde paylaşılıyor ki, yarın bir kaç kişi sevmediği birini dövüp videoya çekse, isim verse, adamın hayatını hayatlarını karartmış olurlar..

Gelin biraz empati yapalım:

1- O bölgede mağdur bir depremzedesiniz. Eviniz yıkılmadı ve içeriden bir şey almak için girdiniz. Tam çıktığınız anda 3 - 5 kişi size yağmacı diye saldırmaya başladı. Kendinizi açıklamanıza bile fırsat vermeden hemde! Mümkün mü? Mümkün.

2- O bölgeden değilsiniz. Gönüllü veya herhangi bir sebeple oradayken tuvalet ihtiyacı için bir binanın yakınını kullandınız. Biri de sizi gördü ve yağmaya geldiğinizi söyledi ve hurra dayak başladı.

3- Dayak yiyen iki depremzede genç gibi ilaç almaya gittiniz veya atıyorum başka bir şey. Bir iki kişi iftirayı bastı hurra dayak.

4- Önceden husumetli olan bir kişi sizi bu şekilde yaftalayarak size saldırsa öfkeli kalabalıkta saldırır. Bireysel olarak insanlar aklıyla hareket etse bile sürü halinde hayvandan farkı yoktur. O nedenle bir kişi size saldırırsa herkes saldırır.

Düşünün, sırf biri size husumet besliyor diye, iftira atacak. Ve siz linç edilip, belki öldürüleceksiniz. Veya belki de ömür boyu hapiste kalacaksınız.

Bir amca vardı,Öylesine çaresiz kalmış ki, açık açık itiraf ederek ve büyük bir mahcubiyet içerisinde "hırsızlık yaptık kızım" diyordu.İhtiyacı olduğu için bir marketten gıda ürünleri almış.Öbür tarafta Çamaşır makinesi sırtlayan, TV çalan veya TIR'ın önünü kesip yağmacılık yapanlar elbette hukuk önünde yargılanmalıdır.

Suçları tespit edilenler gereği gibi cezalandırılmalıdır.Ama insafı çürümüş, adalet anlayışı dibe vurmuş öfkelikişilerin eline bırakmayalım bu insanları. Bunlar nefislerine uymuş, eğitimsiz, zır cahil kişilerdir.

Kadim tarihten bu yana insanlar devlet olgusunu ve hukuk sistemini toplumsal düzenin tanzimi için oluşturdular.Yasalar adaletin tahakkuku için vardır arkadaşlar. Ortak yasalar etrafında oluşturulan konsensüs toplumun huzuru ve insicamı için vardır. Kurallar, yasalar, hukuk birliğimizi ve dirliğimizi sağlayan unsurlar olmalı.

Hukuk düzeni herkesin eşit şekilde uyması gerekenkurallar manzumesidir.Unutmayalım,İmâm Ali buyuruyor ki, "Devletin dinî adalettir." Biz de diyoruz ki, "İnsanın dini merhamettir." Merhametin olmadığı yerde ne ibadet vardır, ne de Allah'a kulluk. Bu böyle biline...Devlet insanın refahı, huzuru ve güvenliği için vardır.

Bu yüzden İmâm Ali'nin buyurduğu gibi, "Devletin dini adalettir." Adalaletin olmadığı yerde ise "orman kanunu" vardır.

Bugün öfkeli kişilerin uygulamaya kalktığı "orman kanunu"ndanbaşka bir şey değildir.Bugün olağanüstü bir durum var diye hukuku ve gerekli olan yasal düzenlemeleri bir tarafa bırakmayız.Bu zümreye "orman kanunu" değil, hukuk uygulanmalı.

Kimse "orman kanunu" adına insiyatif kullanmamalı, bu durumdan vazife çıkarmamalıdır. İyi bir iş yapmak istiyorlarsa emniyet güçlerine yardımcı olmalılar.Atalarımız boşuna dememiş, "Kork Allah'tan korkmayandan." Allah'a karşı haşyet duymayan, Allah'tan utanmayan insandan her şey beklenir. Bizim toplumumuz yüce ahlâkî değerlerimizden ve insanı insan yapan erdemlerimizden süratle uzaklaşmaktadır.

Bugün yine aynı şekilde anayasal düzenimiz hukukun üstünlüğü prensibine uyularak aidiyet değerlerimizle insicam içerisinde yeniden revize edilmelidir. Hukuk sistemindeki yasaların caydırıcı olmaması, müfredat ve eğitim eksikliği eklenince cehalet ve fakirlik hırsızlığı ve her türlü kriminal olayları beraberinde getirmektedir.

Hukuk düzeni öyle olmalı ki, suç işleyen, toplumun huzurunu bozan, hırsızlığı yapan ve temayülü olan kişileri cezaevinde uygulanacak rehabilite ile tekrar sosyal hayata kazandırmak için ıslah çalışmalarında bulunulmalı.Milletin gördüğü yağmacıyı dövmesi, burnunu kırması, coplaması, hatta büyük bir iştiyak ile şiddet uygulaması vesaire adalet değildir.

Adalet böyle tahakkuk ettirilmez. Böyle ıslah olmaz...Hele hele ülkenin polisi, askeri adam dövüyorsa, şu hâlde ne gerek var hukuka, ne gerek var mahkemeye, ne gerek var devlete.

Sahi siz ceberut dönemi gibi seyyar mahkemeler mi kuruyorsunuz?

Topluma böyle mi adalet dağıtacaksınız?

Elinde silahı, gücü olan, yetkisi olan diğerlerini alt etsin, öyle mi?!

Bu apaçık yanlış bir yaklaşım.Elbette bir de şöyle bir durum var, soyguncular bu işi ellerinde silahla yapmaya teşebbüs edecek olurlarsa, nefsî müdafaa devreye girer, ayrıca bu durumda polisin yetkisi zaten karşılık vermektir. Bu ayrı konu...

Burada ifade etmek istediğimiz, polisin kendini devletle özdeşleştirip onun yerine ortak kural ihdas etmesi yanlış.

Bugün dövülen yağmacı içinizi rahatlatırken dün Eskişehir'de dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz'ın katillerinin hala aramızda olduğunu da unutmamak lazım.

Rahatlatıcı his de, zihniyet de aynı çünkü.

Dün onlar için, bugün bunlar için, yarın başkası için.Hukuk ve anayasa herkes için bağlayıcı olmalı. Kanun herkesi bağlar.

Kimse kanundan üstün değildir.

Kanun da “masumiyet karinesi” esastır.

Güvenlik güçleri bu durumların önüne geçmek için vardır.

Tut, yakala, bağla cezasını kanun versin.

Sen devlet ve yargı değilsin.

Devletçilik oynama, oynama kardeşim…