Benim şiirlerimde acı var.
Her kelimesi bir yıkıntının altından çıkan hatıra gibi…
Bazıları bir annenin sessiz gözyaşını taşır,
Bazıları da bir çocuğun elinden düşen ekmeği…
Kimi bir yoksulluğun sessizliğinden doğar,
Kimi bir yalnızlığın koynunda büyür.

Hüzün var satır aralarında.
Ne zaman yazsam, sanki içimde kırılan bir şey daha oluyor.
Bir yudum çayda geçmişin burukluğu,
Bir nefeste geleceğin belirsizliği gizli.
Göz ucuyla bakılan eski bir fotoğraf gibi,
Hüzün hep orada, hep içimde…

Çile var.
Omuzlarımda yılların yorgunluğu,
Yüreğimde susulmuş nice haykırış…
Ben sustum, kalemim konuştu.
Ben çöktüm, kelimeler ayağa kalktı.
Yazarken bazen içim dağlanır,
Ama yine de susmam; çünkü kelimeler, susanların sesidir.

Gözyaşı var.
Mürekkep değil o kağıdı ıslatan;
Sessizce akan, kimsenin görmediği damlalar…
Bir gece yarısı yalnızlığın gölgesinde dökülen dualar gibi,
Sessiz, derin, içli…
Kimsenin bilmediği, sormadığı o karanlıkta,
Bir cümlelik umut ararım her damlada.

Dert var…
Her harfimde, her hecede…
Bir dosta anlatılamamış,
Bir dosta anlatılsa da anlaşılmamış bir dert…
Ve her dert, içimde susan bir çığlık gibi…
Gündüz susar, gece konuşur.
Bazen uyutmayan bir düşünce,
Bazen sokak lambasının altında titreyen bir yalnızlık…

Yazılarımda, şiirlerimde umut arayan çoktur ama
Ben umut yazamam bazen, çünkü henüz bulamadım.
Benim kalemim teselli sunmaz;
Sadece dertleşir, sadece anlayana seslenir…
Bir yara varsa anlatır,
Bir sızı varsa kelimelere emanet eder.

Çünkü ben öğrendim ki;
En derin acılar suskunlukla yazar kendini,
Ve en gerçek şiirler gözyaşıyla sulanır.
Kimi zaman hayata küsüp kalemi elime aldım,
Kimi zaman kalemle hayata tutundum.
Kalemim elimde değil, yüreğimde durur.
Ne yazdıysam içimden değil, içimin en derininden döküldü.

Ve bilir misin,
Bazı yazılar insanın içinden değil,
Ta yüreğinin kuytusundan dökülür.
İşte benimkiler onlardan…
Çünkü ben yazarken kendimi değil,
Yananları anlatırım.
Sessiz kalanlara, susmak zorunda bırakılanlara
Bir ses olurum belki diye yazarım.