Aradan tam 21 yıl geçti, o tarihte doğan bir bebek bugün 21 yaşında, o gün 21 yaşında olan bir genç bugün 42 yaşında gençlik dönemini tamamlamış olgunluk yıllarının içerisine girmiş, Ancak bizim 17 Ağustos ile ilgili acılarımız ve acılar dolayısı ile ortaya çıkan görüntüler halen daha taptaze.
O gece geç saatlere kadar Gebze’nin akciğeri olarak bilinen Eskihisar’da dostlarla çay için 02.00 gibi eve geldiğimizde gazete için ertesi günün yazısını yazmak üzere bilgisayarın başına geçmiştik ki “Asrın felaketi” olarak bilinen “Marmara Depremi” başladı.
17 Ağustos 1999’da meydana gelen 45 saniye süren ve “Asrın Felaketi” olarak bilinen Marmara Depremi ile ilgili olarak o günden bu güne kadar çok şey yazıldı, çok şey söylendi, Depremden hemen sonra büyük bir hızla yaralarını saran Türkiye’de aradan çok uzun yıllar geçse de biz dahil hiç kimse bizi çok derin acılar içerisinde bırakan Marmara Depremini unutmadı.
O geceye kadar hiç kimsenin farkına varmadığı ve “Bize uğramaz” diye düşünülen Deprem ile bir anda savunmasız bir şekilde karşı karşıya kaldıktan sonra Türkiye’nin tamda deprem kuşağı üzerinde olduğunu ve 17 Ağustos gecesi bizi çok korkutan, yakınlarımızı elimizden alan depremin aslında yanı başımızda olduğunu da çaresiz kabullenmiş olduk.
17 Ağustos 1999 tarihinin üzerinden çok uzun yıllar geçti, o günden sonra Deprem ile ilgili söyleyeceği olanlar “Deprem öldürmez binalar öldürür” tezini sürekli savunup İçerisinde yaşayacağımız konutların depreme dayanıklı bir şekilde olması üzerine pek çok fikir beyan etmiş olsalar da aradan geçen yıllar içerisinde bu söylenenler unutuldu gitti.
Yabancı ortaklı inşaatlar yine yabancı firma ortaklarının baskısı ile mecburi bir şekilde inşaatına başladıkları projeleri “Deprem yönetmeliğine” göre hayat geçirdiler, Olası bir depremi en az hasar ile kurtarmayı amaçlayan bu yapılaşma ne yazık ki vatandaşlarımızın yaptıkları projelerde uygulanmıyor.
Depreme dayanıklı projelerin incelenmesinde birinci derecede sorumlu olan yerel yönetimlerin de “Deprem yönetmeliğini” tam anlamı ile uyguladıklarını ve kontrollerini de bu doğrultuda yaptıklarını söylemek gerçekten zor.
Özellikle arsanın son derece kıymetli olduğu başta İstanbul olmak üzere diğer Büyükşehirlerde daha fazla rant kazanmak adına verilen yüksek kat imarlı projelerin olası bir depremde kağıttan kuleler gibi devrilmeyeceğinin hiçbir garantisi yok.
Olası bir depremde İstanbul’da milyonlarca vatandaşımızın hayatını kaybedeceği konu ile ilgili bütün deprem uzmanları tarafından ikaz edilirken yıllar önce başlatılması gereken “Kentsel Dönüşüm” çalışmalarının yeni yeni uygulanmaya başlaması da ayrı bir sorun olarak yanı başımızda duruyor.
Deprem gerçeği ile her an karşı karşıya kalabileceğimizi unutmadan, Deprem politikasını bir Türkiye gerçeği olarak kabul etmeden ve tam Deprem kuşağının üzerinde bulunan bir ülkede Deprem bakanlığını kurmadan “Depreme karşı hazırlıklıyız” ifadelerini kocaman bir yalan olarak değerlendiriyoruz.
Yerel yönetimlerin Deprem konusundaki önlemleri bir an önce alması gerekiyor, Tamamen deprem kuşağı üzerinde bulunan ülkemizde Deprem ile ilgili yapılacakları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Yerel yönetimlere bırakmak bir anlamda “Deprem bizim gerçeğimiz ve bu gerçekten kurtuluş yok” anlayışına daha şimdiden teslim olmak anlamını taşıyor.
Yöneticilerimiz bütün işini gücünü bir kenara bırakıp acilen bir “Deprem Bakanlığı” kurup hiç beklemeden olabilecek bir depreme karşı önlemleri bugünden almalı ve vatandaşımızı bu endişeli “Deprem korkusundan” arındırmalıdır.
İnsan hayatından daha kıymetli bir şey yoktur.
17 Ağustos’ta yaşadığımız acıları ve korkuyu tekrar yaşamak istemiyorsak ve olabilecek bir depremde can kaybını en aza indirmek istiyorsak deprem ile birebir ilgilenecek “Deprem Bakanlığını” bir an evvel hayata geçirmek durumundayız.
17 Ağustos’un yıl dönümünde o gece hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet diliyoruz.
Yakınlarına başsağlığı temenni ediyoruz ve o tarihte yaşadığımız acılar ile bir kez daha karşıya kalmak istemiyorsak “Deprem öldürmez binalar öldürür” ifadesinde kendisini bulacak önlemleri bir an önce almak gerektiğine inanıyoruz.