“Wilson Amos Farnswort” ve “Dr. Warren H. Winkler” tarihin yolculuğunda aralarında yüz yıllık fark ile aynı mekanlara geldiler.
Çorak ve ölüme alışık bu Anadolu topraklarına Wilson, New York’un Greene şehrinden, Warren Missouri St. Louis şehrinden uzun yolculuklar yaparak gelmişlerdi.
Wilson Ruhban okulu mezunuydu ve papaz olarak yetiştirilmişti. Warren Michigan Üniversitesi Tıp Fakültesinde okumuş ve cemaat kilisesi misyonuna dahildi. İkisi de Kayseri’ye misyonerlik için gelmişlerdi.
Aralarındaki bir çağ kadar süre Anadolu’da önemli değişikliklere sebep olmuştu. Osmanlı imparatorluğunun son yıllarında Wilson Kayseri’de Talas’ta açılan misyon okulunda yeni kilise katılımları için uğraşıyordu.
Kuraklık salgın hastalık nedeniyle bu kadim şehirlerde toplu ölümler oluyordu.
Neredeyse yirmi sene aralar ile oluşan kuraklık orta Anadolu’yu kasıp kavurmuş binlerce insan hayatını kaybetmişti.
Dedim ya Osmanlı’nın kötü yılları, Anadolu’da on binler ölürken yaklaşık beş yüz kilometre ötede İstanbul bunun farkında bile değildi. Saadet ve şatafatlı Osmanlı hükümranlığında İstanbul’a sıkışan bir mutluluk vardı.
Wilson işte bu çelişkiyi kullanan misyonerlerden biriydi. Amerika’dan tahıl getirerek aslında ortodoks inançlıları katolik yapabilmek için geldikleri Anadolu’da müslümanları kendilerine mürid etmeye başladılar. Meşhur Aristotales yasası; evrende hiçbir şey boş kalmaz usulünce doldurulur. Osmanlı tebasına bakmayınca kilise gelir ve teba yapar.
Warren, Wilson’un bıraktığı yerden tekrar misyonerliğe Kayseri Talas’ta başladı. Osmanlı çökmüş yeni bir devlet kurulmuş, 1950 lere kadar misyonerler faaliyet gösterecek sebep bulamamıştı.
Cumhuriyetin değişen rotası bu sefer Warren’i çekmiş getirmişti. Bu arada misyonerlikte şekil değiştirmiş, bir tıp merkezi ve bir doktor postuna bürünmüştü. O kadar fütursuz ve rahat ki bu misyonerler, çalışmalarını ve Talas yaşamını bir kitap haline getirdi Warren.
Fotoğrafa olan tutkusu ile her şeyi fotoğrafladı. Yukarda söz ettik Aristotales’in yasası yeniden geçerli olmuştu. Cumhuriyet ilk yıllarındaki sağlıktaki devrimleri unutmuş, sağlık ocakları, sağlık evleri boşalmıştı. Hekimler kendi küçük dünyalarına hapsolmuş halkı unutmuştu.
İşte o yıllarda Warren geldi uzun yıllar boyunca çalıştı. Bir misyoner olarak görevini yaptı. Peki sonra ne oldu? Sağlık Bakanlığında görev aldı sağlık politikalarının geliştirilmesinde görevlendirildi.
İlginç değil mi sizce?
Sadece bununla da kalmadı, Talas’ta beraber çalıştığı çıplak ayaklı “Tohtor Salih’in” oğlunu emniyet genel müdür yardımcılığına taşıdı.
Bu emniyet genel müdür yardımcısı uzun yıllar görev aldığı Emniyet Genel Müdürlüğünden FETÖ örgütüne üye olmaktan uzaklaştırılıp, memuriyetten atıldı ve yargılandı. Galiba misyonerlik artık şekil değiştirmişti.
Bu iki misyonerin çalışmaları ile ilgili kitapları okumanızı öneririm. Bunlardan birincisi Mehmet Şahin’in editörlüğünde “Kapadokya’daki Amerikalı Misyonerlerin Bilinmeyen Tarihi”, ikincisi bizzat Warren tarafından yazılmış “İki Doktor Bir Yolculuk”.
Bu iki kitap aslında açık açık misyonerliğin tekniğini ve “evren boşluk kaldırmaz” gerçeğini ortaya koyuyor.
Ülkemizin sürüklendiği tüm dertlerin yaratılan hizmet boşluğu olduğu gerçeğini bir tokat gibi yüzümüze vuruyor.
Binlerce kilometre öteden gelme ve bu coğrafyada kendi doğrularını kabul ettirme cesareti işte bu yetersizliğimiz yüzünden.
Son yıllarda tekrar tekrar pişirilip önümüze getirilen sorunlara bakarsanız hepsinde gizli teşkilatların, misyoner çalışmalarının izlerini görebilirsiniz.
Bu çalışmaları yapanların suçu var da bu kadim ülkede bu adamların gelip eksiklerimizden yararlanarak insan satın almalarında devlet millet olarak bizim suçumuz yok mu?
Biz gereğini yapmadıkça birileri gelecek bizim yerimize yapacak.
İşte en acısı bu.