75 yıllık çok partili hayata rağmen bizim ülkemizde demokrasinin tam anlamı ile yerli yerine oturduğunu söyleyemeyiz.

Çok partili hayata geçileli beri sayısını unuttuğumuz kadar kalkışma, gerçekleşen yada gerçekleşmeyen darbe girişimleri derken o gün bu gündür siyasetçileri analarından emdikleri süt burunlarından geliyor.

Avrupa ülkelerine bakıldığı zaman Türkiye’de siyaset çok büyük cazibe merkezi, her ne kadar 2018 yılında hayatımıza giren “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” milletvekillerini belli konularda pasifize etmiş olsa da siyaset hayatımızın her alanına hakim olmuş durumda.

Kabul etmek gerekiyor ki siyaset bizde oldum olası son derece sert ve o sertliğin beraberinde getirdiği kamplaşma üzerinden yapılıyor, Siyasi aktörler en azından kendi seçmen kitlelerini konsolide etmek adına olabildiğince sert ifadeler kullanınca aşağıda bulunan seçmen de anında durumdan vazife çıkartmanın hesabını yapıyor.

Böyle bir sert iklimde iş dönüp dolaşıyor siyasetçilerin güvenliğine daha da önemlisi siyasi liderlerin güvenliğine gelip dayanıyor.

Türkiye’de özellikle siyasi parti liderlerinin can güvenliği ve o güvenliği sağlayacak korumaların nasıl olacağı öteden beri tartışılır durur.

Önceki gün CHP genel başkanı Özgür Özel’e yapılan saldırı bir kez daha liderlerin güvenliğinin nasıl sağlanacağı ile ilgili soruları gündeme getirdi.

Özgür Özel’e yapılan fiziki saldırı önlenebilirmiyidi?” şeklinde görüşlerine baş vurduğumuz güvenlik uzmanları “elbette önlenebilirdi, orada tam bir koruma zafiyeti yaşanıldı, koruma yada korumalar biraz daha sağlıklı çevre kontrolü yapabilselerdi bu talihsiz olay daha başlamadan etkisiz hale getirilebilirdi” şeklinde görüş belirttiler.

“Avrupa’da liderlerin güvenlikleri nasıl sağlanıyor?” şeklinde de bir soru yöneltilebilir, ancak orada siyaset o ülke vatandaşların merkezinde olmadığı ve siyaset yapmakta bizim ülkemizdeki gibi cazip olmadığı için orada liderler için olağanüstü bir can güvenliği bulunmuyor.

CHP Genel başkanı Özgür Özel’e yapılan saldırı sonrasında pek çok uzman “ Liderler devletin verdiği korumalar yerine kendi koruma grubunu oluştursunlar” şeklinde bizim asla katılmayacağımız bir öneri sunuyorlar.

Bize göre liderlerin koruma elemanlarının devletin yetiştirdiği emniyet mensuplarından oluşturulmalıdır.

Söz konusu bu koruma görevlileri de dünyanın diğer ülkelerinde var olan yakın ve uzak korumalar ne şekilde eğitim alıyorlarsa aynı şekilde eğitilmeli, eğitilen bu korumalarda işin siyasi tarafına bakmadan söz konusu siyasetçiyi gözleri gibi korumalıdırlar.

Hangi dünya görüşüne sahip olursa olsun bir lidere yapılan saldırı toplumda derin yaraların açılmasına sebep oluyor.

Allah korusun söz konusu saldırılar sonrasında meydana gelecek bir can kaybı Türkiye’nin demokrasi yolunda aldığı mesafeyi yeniden başa döndürür.

Siyasi parti genel başkanlarının daha iyi korunması adına içişleri bakanlığı var olan koruma süreci bugünden tezi yok sil baştan güncellemelidir.

Neticede ortada insan hayatı var.