20. Yüzyıl başlarında dünya neredeyse kim kimi bulursa öldürmek için savaşıyordu.

Önce 1. Dünya savaşı sonraki yıllarda ulusların yeniden bağımsızlık savaşları ve sonrasında Avrupa’nın merkezinde başlayan aşırı “Milli” savaş olan 2. Dünya savaşının sonunu da getiren ABD’nin “ dünyanın yeni hakimi benim” diyen insanlığı yok eden atom bombasının kullanılması, insanın insanı öldürmesinin nirvanası sayılmıştır.

Dünya bu barbarlığa dur demek için çeşitli kutuplara ayrılmış her kutuplar daha sonra en güçlü iki kutuba evrilerek yeni dünya düzenini kurmuştur....

Sonra ne mi oldu?

Asıl savaş bundan sonra başladı..

ABD başı çekerek Avrupa’nın güçlülerinin hızla bilimsel çalışmalara hız verdiği, top tüfekle silahsız ülkelere sahip olma projelerini çalıştılar.

En büyük projelerinden birinin insan beslenmesini kontrol ederek sonucunda insan sağlığının kontrolünü elinde tutmak isteyen siyonist fonlu ve markalı projesidir.

Tüm siyonist fonlu projelerin görünen yüzünde insana erilen” üstün kıymet” görülmektedir.

Görülmeyen yüzündeki asıl amacın kamufle edilmesi içinde ayrı bir fon kullanılmıştır.

Önce;"bu tarımsal üretim bu dünyanın tamamına yetmez, diyerek daha çok üretim ve hasıla" adına genetik çalışmalar yaptırılmıştır.

Bu çalışmaları yapan en iyi bilim adamlarını paralara boğarak seslerinin çıkmasını engellemişlerdir.

Almanya’daki bir enstitü deki Prof. Vicdanının sesine kulak vererek kamuoyuna açıklama yapmaya hazırlanırken ortadan kaldırılmıştır.

Gdo çalışmaları elbettekibilimsel bir disiplin ve insan ve hayvan sağlığına yararlı olacak şekilde yürütülmesinin engellenmesi düşünülemez.

Ama dediğim gibi amaç görünmeyen yüzün hizmetinde ise gdo insanlığın felaketine sebep olacaktır, olmaktadır.

Tarımsal rekoltelerde artış adına en önce DDT adı verilen böcek öldürücü bulunmuştur. DDT ( diklorodifeniltrikloroetan) çok zehirli ve inatçı bir böcek öldürücüdür.

Kolayca vücut dokusundaki yağlarda çözülür ve gıda zincirinde birikmeye başlar.

1939 yılında keşfedilen DDT dünyada en yaygın biçimde kullanılan böcek ilacı idi.

Balıklar ve kuşlar için çok öldürücü olduğu anlaşıldı.

Daha sonraları bu formülden yararlanarak günümüz çeşitli insektisitlerbitki koruma ürünü adı altında böcek öldürdüğü kesin olduğu, insanı öldürdüğü tartışması şüphesiz olmasına rağmen üretiminin devam ettiği böcek ilaçlarını tüm dünya kullanmaya devam etmektedir.

Genetiği değişmiş organızmalar (gdo) ile önce tohumlarda yapılan fıtrata aykırı çalışmaların hızlıca diğer ülkelere ( az gelişmiş yada gelişmekte olan ülkeler) gönderilmesi sağlandı.

Daha sonra ülkelerin kendi yerli tohumlarının üretilmesi satılmasını yasaklayan yasaların çıkarılması için, ülkelerin ekonomik darboğazlarındaki sıkıntılarını fırsat bilen ( IMF , dünya bankası) siyonist projelerin uygulanmasına hizmet eden kurumların finansal yardımları ile yasalarında gerekli değişiklikleri yaptırmışlardır.

Yavaş yavaş planları ve projeleri uygulanmaya başlamışken son sürat bilimsel çalışma adı altında fakırlığı yoksulluğu ve ‘açlığı durduracak projelerimiz var’ dedikleri ne varsa ilgili ülkelere uygulatmaya başladılar.

Yıllar geçiyor ama beslenme sorunları açlık ortadan kalkmadığı gibi kapitalist sistemin aç gözlü canavarı durmak bilmeyen isteklerinin insanlığa verdiği zarar sadece üçüncü dünya ülkeleri olmayıp kendi halklarını da hasta etmeye , öldürmeye başlamıştı.

Obezite, açlık tezat ikileminin aynı merkezden beslendiğini geçde olsa farkeden kimi ülkeler Milli tarım ve doğal kaynaklardan beslenme yollarını araştırmakta başladı.

Organik tarım, doğal tarım derken bilinçlenen milletler geçde olsa yerli tohum, doğal tarım fıtrata uygun üretim ve mahsülü elde etmek için kolları sıvamışken aniden ortaya “iklim değişikliği” manevrasını devreye aldılar.

Yine bu mazeretin iki yüzünden görünen tarafına susuzluk, açlık vs gibi herkesin kabul gördüğü nedenleri, arka yüzüne ise yeni nesil siyonist politikaları sıkıştırdılar.

Bu arka yüz politikalarının en önemli ve günceli ise ruminant hayvan( geviş getiren büyük baş gibi) ların çıkardıkları gazların iklim değişikliğine neden olduğu , bundan böyle hayvan beslenmesinin azaltılması zamanla yerinin tamamen yapay olarak elde edilecek yapay et, yapay süt gibi ürünlerle besleneceğimizi pompalayan finansörlerin projeleri devreye alınmaya başlandı.

İşin tuhaf kısmı ise bunu savunan güçlerin aslında insanlık namına çalışmalar yapmadığı Bill Gates gibi başka işlerle meşgul kişiler olduğunu görünce nasıl bir belanın içinde olduğumuzu anlamak için başımıza başka ne gibi belalar gelmesini beklemeliyiz diye düşünmek lazım.

Bu projeler bitmez , bitmeyecek ama biz bilinçli ve gerçek anlamda Milli Tarım projeleri yapmaya başlayıp inatla sürdürülebilir kıldığımızda kıyamete kadar bu savaş devam edecektir.

Gazamız mübarek olsun.