Kalabalıklar arasında yapayalnız yürürken fark ettim… Ben bu dünyanın insanı değilim. Göz göze geldiğim her yüzde bir maske, her tebessümde bir çıkar saklı.
Gönül dili susmuş, vicdanlar kör olmuş. Herkes bir adım öne çıkmak için birbirini ezerken, ben sadece olduğum yerde kalmak istiyorum. Ne yarışa katılmak derdim var ne de galip gelme hırsım.

İçimdeki sevgiye bu dünya dar geliyor. Bir bakışla anlayan, bir dokunuşla saran insanlar özlemimde kaldı. Samimiyetin yerini şüphe, dostluğun yerini menfaat aldı. Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardı; şimdi bir menfaatin kırk yıl hesabı yapılıyor. Oysa ben hâlâ bir selamın sıcaklığında, bir gözyaşının hikmetinde yaşıyorum.

Bu dünya bana göre değil. Renkleri solmuş, sesi kısılmış bir hayal burası. Kalbimi açtığım her yerde duvarlarla karşılaşıyorum. Bir çocuk masumiyetiyle yaklaştığımda, yetişkin hesaplarıyla itiliyor, hor görülüyorum. Anladım ki; duygularla yürüyen biri, bu çıkara dayalı düzende fazlalık sayılıyor.

Ben başka bir âlemin insanıyım belki de… Vicdanın hüküm sürdüğü, merhametin yol gösterdiği bir yerin. Bu dünyada bedenim var ama ruhum çoktan başka diyarlara göç etmiş. Beni anlayan birkaç yürek dışında, her şey yabancı, her şey uzak.

Kendime sorduğumda cevabım net: Bu dünyanın insanı değilim. Ama bu yüreği taşıyan her insan gibi, varlığımı kalplerde bir iz bırakmak için sürdürüyorum. Belki bir gün, benim gibi hisseden bir ruha denk gelirim de, bu yabancılık yerini dostluğa bırakır…

Ama her gece başımı yastığa koyduğumda, içimden bir cümle dökülüyor sessizce:
"Ben bu dünyaya yanlış doğmuşum…"

Ne zaman bir yürek aralasam içimi, ya anlaşılmamış bir cümle gibi yarım kaldım ya da duygularımla alay edildi. O yüzden en çok da suskunluğumla dost oldum. Sessizlik, en sadık yoldaşım oldu bu dünyada. Çünkü kelimeler yanlış kişilere döküldüğünde yara olmaktan başka işe yaramıyor.

Ve şimdi... Gökyüzüne bakarken anlıyorum ki, belki de ben, toprağa değil; yıldızlara aittim. İnsanlar arasında değil, hayaller arasında yaşamam gerekiyordu.

Ama yine de… İçimdeki umut kıvılcımı sönmüyor. Belki bir gün… Bu karanlığın içinde bir ışık çakar. Belki bir gün… Benim gibi düşünen biri gözlerime bakar da, “Yalnız