Seçilenlerin dokunumazlığını kaldırıp, hapse attıran, yerlerine kayyumlar atayan son olarak da Kaftancıoğlu'na getirilen yasak gibi 'Kürtçe şarkı, türkü söylüyorlar' deyip önce İstanbul Beyoğlu İstiklal caddesindeki Kürt sokak sanatçılarına sonrasında sahnedeki sanatçılara yasak getiren zihniyet yeşillik adı altında havaalanını söke dursun bu ülkedeki ayrımın, ne olduğuna çok net cevap veren bir yazı okuyorum.
Ve o yazıyı okuyup, anlatmak istediğinin ne olduğunu düşünürken 'Cumhurbaşkanı bile olunur bu ülke de ne istenir?' diyenlere de cevap verdiğini anlıyordum.
Çünkü bu ülkede diğer bir sorunun kendileri dışında olanları aşağılayanların kibirli anlayışlarının 'Kürt sorunu' gibi çok önemli sorun olduğunu anlatır gibiydi.
Evet, İngilizce, Arapça hatta Afrikaca levhanın asıldığı bir ülkede, Kürtçe Bi xêr hatî (Hoş Geldiniz) diyen levhanın önünde kadına olduğu gibi öğretmene yakışmayan hal harekette bulunanların 'Kürtler ne istiyor kardeşim?' deyip, özgürlüklerin, insan haklarının, adaletin olduğunu iddia eden kibirlilerin yarattığı sorunun en güzel örneğini anlatan o yazıyı sizin de okumanızı önemle rica ederim.   
Çünkü don lastiği misali bir demokrasi anlayışı ile yönetilen bir ülkede beyinde, ağızdan çıkanın er geç yerine döndüğünü çünkü var olanı kabul etmemekle, yasaklamalayla sorunların çözülemeyeceğini belki sizde anlarsınız.
İşte o yazı;
Mahatma Gandi Londra'da hukuk okurken Peters soyadlı, kötü niyetli ve kibirli bir hocası vardı. Gandhi onunla her karşılaştığında hiç boyun eğmedi, hep dik durdu ona yanıt verirken. Bir gün Peters üniversitesinin kantininde bir şeyler atıştırırken Gandi tepsisini alıp yanına oturdu. Hocası kibirli bir ifadeyle şöyle dedi:
- "Gandi, anlamıyor musun? Hiç bir zaman bir domuz ve bir kuş yan yana oturamaz."
Gandi "Sakin olun hocam, ben uçuyorum öyleyse!" deyip bir başka masaya geçti.
Profesör Peters öğrencisinin kendisini domuz yerine koymasına çok içerledi. Bunun acısını çıkarmak amacıyla yapacağı sınavda ona bir ders vermek istedi ama Gandi soruların hepsini doğru cevapladı. Sıra can alıcı soruya gelmişti.
- " Gandi, yolda yürürken iki çanta görüyorsun, biri akıl diğeri para dolu. Hangisini alırdın?"
Gandi hiç tereddüt etmeden şu yanıtı verdi:
-" Para olanı hocam!
-" Ben, senin yerinde olsam diğerini alırdım. Sence de öyle olması gerekmez mi?" dedi hocası.
Gandi'nin yanıtı şu oldu:
-" Herkes ihtiyacı olanı alır!"
Profesör öyle kızmıştı ki sınav kağıdına "APTAL" yazıp Gandi' ye kağıdı uzattı. Gandi bir yere oturup birkaç dakika düşündükten sonra profesöre dönüp şunları söyledi:
-" Kağıda imzanızı atmışsınız ama bana bir not vermemişsiniz!"
Eğer birinin seni incitmesine, kırmasına izin verirsen incinir ve kırılırsın!
Eğer izin vermezsen kötülük çıktığı yere geri döner!..