Son birkaç gündür Edirne’den, Kars’a herkes vatandaşların marketlerden Ayçiçek yağı alabilmek adına verdiği mücadeleyi görüyor, duyuyor, sonrada görüp duyduklarını kendi dünya görüşlerine göre yorumlamaya çalışıyor.

Yazımızın hemen başında belirtmek isteriz bizim vatandaşımız daha doğrusu seçmenimiz şartlar ne olursa olsun sempati duyduğu, oy verdiği siyasi partinin kazanmasını ister, oy verdiği parti ne kadar olumsuz siyaset yaparsa yapsın yapılan hataları yanlışları asla kendi partisine yakıştırmaz.

Bu hatırlatmadan sonra 2019 yılında yapılan yerel seçim öncesi sebze ve meyvede özellikle de soğan ve patates gibi gıdalarda meydana gelen olağanüstü fiyat artışlarının en azından belediye başkanlığı seçimlerinde Cumhur ittifakına zarar vermemesi adına tanzim satışları ve satış alanlarının önünde kilometrelerce uzayan kuyrukları gördük.

Tanzim satış mağazaları 31 mart 2019 tarihinde yapılan yerel seçimlerin hemen sonrasında kaldırılmış ancak İstanbul seçimlerinin tekrarlandığı tarih olan 23 hazirana kadar bu satış mağazaları varlığını devam ettirmiş ama vatandaşın oy kullanmasında tanzim satış mağazalarının Cumhur ittifakına faydadan çok zarar sağladığı anlaşılmıştı.

Geçtiğimiz aylarda vatandaş bu kez kilometrelerce uzunluktaki bitip tükenmek bilmeyen “ucuz ekmek” kuyruklarına şahit olmuştu, Daha ucuza ekmek alabilmek adına kar kış kıyamet demeden kuyruğa giren ama ekmek kuyruğunu bile “Dış güçlere” bağlayan partilileri de yine o günlerde gördük.

Türkiye şu sıralar sıvı yağ kuyruğuna şahitlik ediyor, Asında Ayçiçek yağına gelinceye kadar akaryakıt ürünlerine gelen insafsız zamlar ile uğraşmak zorunda kaldığımız günlerdeyiz.

Benzin ve mazotun artık 20 liraya dayandığı, ABD dolarının 14 lira olduğu bir noktada sıvı yağ kuyrukları normal şekilde yadırganabilir ancak Ayçiçek yağı ile birlikte artık bırakın cüzdanımızı içimizi, canımızı yakan hayat pahalılığı artık herkese “illallah “dedirtmiş durumda.

Biz öğrencilik yıllarında Türkiye’nin gıda açısından kendi kendisine yetebilen yedi ülkeden biri olduğu öğretilmişti ancak burada anlatmaya çalışsak yüzlerce sahifeye sığmayacak yanlışlıklar dolayısı ile “insan dikilse çıkar” denilebilecek tarım alanları hiçbir işe yaramayan çorak topraklar haline getirildi.

Bugün yanı başımızda çıkan bir savaş var, Televizyon ekranlarına çıkan ve hepsinin taraf olduğuna inandığımız yorumcuların tamamı ülke genelinde meydana gelen bu olağanüstü fiyat artışlarını bu savaşa bağlıyorlar ancak henüz savaş yokken karşı karşıya kaldığımız soğan-patates krizinin ekmek kuyruklarının da savaş olmadan önce de bizi perişan ettiğini biliyoruz.

İnsanımız dışarıda yemek yemeden hayatını devam ettirebilir, giyim kuşamındaki ihtiyaçları ev eşyalarındaki yenilemeleri de sonraya bırakabilir, Akaryakıt zamları dolayısı ile aracını bırakıp toplu ulaşım araçlarını kullanabilir, tatil programını da erteleyebilir.

Ancak sabah kahvaltısı ve diğer öğünlerdeki temek gıda ihtiyaçlarını ötelemek gibi bir şans olmadığından şu sıralar el yakan cep yakan temel gıda maddelerini nasıl alacağı konusunda fikir üretmekle meşgul oluyor.

Dün sabah fırından normal ekmek alırken “bir tanede pide verebililirmisiniz” ricasında bulunduk oradaki arkadaşın “Pide 8 lira” şeklindeki ifadesini duyunca pideyi aldığımız yere bırakmak zorunda kaldık.

Üzülerek söylememiz gerekiyor ki iktidar uzun bir süredir yönetme kabiliyetini kaybetti, İktidar partisine mensup pek çok seçmen Ayçiçek yağı alan vatandaşları suçluyor ancak bu suçlamayı yapanlar dün aynı vatandaşların soğan-patates-ucuz ekmek kuyruklarındaki aynı insanlar olduğu gerçeğini unutuyor.

Türkiye’nin yoluna bu şekilde devam etmesi artık mümkün değil, bir taraftan “Ekonomik olarak dünya devi durumundayız” derken diğer taraftan Ayçiçek yağı kuyruğuna , soğan-patates kuyruğuna, Ucuz ekmek kuyruğuna şahit olmak tam bir kara mizah örneği olsa gerek.

Karşı karşıya kaldığımız bu olumsuzluklardan tek çıkış yolunun artık seçim olduğunu yönetenlerde biliyor, yönetilenlerde