Emine Erdoğan'ın Ardahan eski valisinin kayyumu olarak belediyesinin de başında olduğu ve 128 milyar dolar gibi bugünlerde çok tartışılan bol maaşlıları hatırlatan çift maaşlı yani vali ve belediye başkanı olarak maaş aldığı Van'da 'Merkez İleri Biyolojik Atık Su Arıtma Tesisi'nde incelemelerde bulunarak kirlenen Ardahan Çıldır gölü gibi Van Gölü sahilinde temizlik çalışmalarına katıldığını haberlerde görünce merak edip, hangi okulu bitirdiğini bir kez daha araştırdım.

Ve Emine hanımın haberinin verildiği aynı TRT'de eşi Erdoğan ve Payitaht AbdulHamit dizisini de izleme imkânı buldum. Biri benzerliği ile bana birini hatırlatan, sorduğu sorularla Erdoğan'a unuttuklarını sorup, adeta basın danışmanı gibi bir rol üstlenen ve adeta 'bunu da konuş' diye sorular soran kadın gazeteci olmak üzere hazır kalıp, sorular soran gazetecilere 'Şunu da sorun' diyerek tatlı, sert gülümsemesiyle beklediği asıl soruları alamadığını hissettirdiğini izlerken yıllar önce yaşadığım bir yaşamışlığım aklıma geldi, bir kez daha kendime gülümserken.


Kışın geride kalıp, havaların iyiden iyiye ısındığı ve laleleri görme umuduyla gittiğim ama göremediğim Emirgan'da sarı köşkte bir çay içme imkânı bulduğum alandan denizi izlerken bir saat önce karşı kıyıda daha önce bir kez daha ziyaret ettiğim uzun mezarlı Musa Peygamberin yeğeni Hristiyan ve Yahudilerin Yeşu dedikleri Yuşa tepesinde olduğumu hatırlıyordum.


Bugün 'Kahrolsun' diye beddua edilen İsrail'e 4 büyük peygamberden biri olduğu söylenen Yuşa'yı ziyaret eden Müslümanların dua edip, kurbanlar kestiğini gördüğüm aynı günde iki yakasını dolaştığım mavi renklerinin deniz salyası denen kirlisarı renklerle kaplanmış boğazı gergin, şaşkın bir halde izlerken yıllar önce yaşadığım bir olayı niye hatırlayıp, bir taraftan kendi kendime kızarken diğer yandan gülümsediğim için yan masada bulunanların 'Bu deli ne diye gülümsüyor' dercesine beni izlediğini görüyor, toparlanmaya çalışıyordum. İçindekilerle adeta volkan olmuş olan göğsümü soğutma adına tüm gücümle esen rüzgarı  içime çekip, oflarken...


Çünkü, bağlanması, hatta koparılması gerekenin başıma ne gibi işler açtığını düşünürken suçlunun onun mu, beynimin mi yoksa bir kale gibi işgal edilip, talan edildikten sonra yakılıp, yıkılan kalbimin mi bilmem ama,  yaptıklarıma kızsam mı diye düşünürken puslu bir kış günü gittiğim ilçede gözlerimi alan beyaz karlar yüzünden bir anda girdiğim karanlık evin girişinde yerde olduğunu görmediğim  tırmığa basarak, sapıyla yüzümü, gözümü kanattığımı hatırlarken asıl kanayanın sabah sabah kendi ayağımla gidip, başıma yediğim tırpanın sapı mı yoksa bende mi olduğunu da düşünüyordum.


Ve bağlanması gerekenin ne olduğunu da hesaplarken.. Bahçeli'nin Atatürk'e laf atanlara yönelik 'Ey kendini bilmez akılsızlar' diyerek kızdığı hocaya ne diyeceğini beklediğim Erdoğan'ın o hocanın ve diğerlerinin yetiştirdiği hafızlara sahip çıkması kadar benim de akılsızlıktan mı yoksa her insanım diyenin emrinde olduğunu  bildiğim ve yaş gereği artık bağlanması gerekene sahip çıkmam gerektiğini gecikmeli de olsa anlıyor ve ondan dolayı bir deli gibi 'Tırpan Hikayemin aklıma geldiğini hatırlıyor ve kendi kendime gülümsüyordum.