Zaman zaman kendinizle baş başa kalmak ve kendinizi dinlemek istediğiniz anların ağır bastığı duygulara karşılaştınız mı diye sormayacağım.
Çünkü insanım diyen herkesin benim de yaşadığım bu duyguları sıkça yaşadığını en iyi bilenlerdeyim.
Ve o duyguların nedense her gün demesem de nedense her cumartesi günleri sen olan beni esir aldığını da.
Beyaz karların her yanı serdiği bu kentte duygusallığın paylaşıldığı kaç yer var, kaç kişi sizi anlar acaba bilmem ama hepimizin o ağır basan duygulara pek çok zaman esir olduğumuz anlarda yalnız kaldığımız bir gerçektir.
Bir anda, beklenmedik ve anlamadığınızı bir duygu ile bir emir almışçasına çıkmak istersiniz dışarıya, içinizi karartan, sizi oksijensiz bırakan içeriden.
İlk çıktığınızda sizi soğuk bir hava sarar, üşürsünüz, şöyle bir dolaşmak isteğinizden vazgeçip, kala kalırsınız yerinizde...
Gitmek istediğiniz o yollara hep engel olan dağlar gibi karların o güzel görüntüsüne karşın bir beyaz kefen gibi etrafınızı sardığını görür, gitmek istediğiniz yere gitmenize engel olur.
Şevkinizi kırar, o gerilen vücudunuzun sıktığı avuçlar arasına kızgınlıkla aldığınız karlara bir tekme atarsınız tüm hırsınızla, istemezseniz de geriye içeri girdiğinizde..
Ve yine kendinizle baş başa kalır, kendinizi görmek için bir ayna ararsınız.
Ama bilmezsiniz ki belki de unutmuşsunuzdur o eskiden her duvarda olan kalın çerçeveli aynalarında artık çekip, gidenler gibi ortalıkta olmadığını..