Uzun zamandır bir kitap yazmak istiyordum.
Bu süre zarfında birkaç teşebbüste bulundum ama sonunu getiremeden, yarım bırakmıştım.

Ya konusunu beğenmiyordum ya da kendimi tam hazır hissetmiyordum. Bugün yarın, öbür gün derken yıllar yılları kovaladı. Nasıl bir kitap yazmalıyım fikri, uzun bir zaman beynimi meşgul etti. Öyle bir kitap yazmalıyım ki, kitap gibi yaşayan bir insanın hayatından örnekler olmalıydı, kitap gibi yaşamak isteyenlere örnek olmalıydıdiye düşündüm. Uzun bir hazırlık çalışmasından sonra, kalemimle konuşarak, kalemimle istişare ederekyazmaya başladım.

​Kelam ve kalem kardeşliğine çok umut bağlayanlardanım. Kelamı güçlü olanın kalemi de güçlü olur diye düşünüyorum. Biri okur diğeri yazar. Okumayan yazamaz, yazılmayan okunamaz. Okumak; tabiatıokumak, insanı okumak, kâinatı okumak, yazılanı okumak.

​Okuyanın elindeki kalem, şairin elinde şiir olur âşıkların yüreğini yazar. Yazarın elinde roman olur, Leyla ile Mecnunu yazar. Nasrettin hocada neşe olur, fıkra yazar. Doktorun elinde merhem olur, bir yaraya reçete yazar. Mimarın elinde yuva olur, bir gönle saray çizer. Matematik olur, yaş olur, yıl olur, tarih olur, icat olur. Fizik olur, astronomi olur, keşif olur…

​Okuyabildiğim kadarını yazmaya başladım. Yaşanmış yarım asırda okuyabildiğim kadarını kaleme, kalemden kâğıda, kâğıttan siz kıymetli okuyuculara bir roman tadında aktarmaya gayret edeceğim.

Okuyabildiğini yazabilmek, asırları birbirine bağlayan en büyük rabıtadır. Geçmiş elli yılın birikiminin, gelecek yıllara miras bırakmak boynumuzun borcu olsa gerek. Yazı, birçok medeniyetlerin, kültürlerin, dinlerin günümüze kadar varlığını sürdürmesinin taşıyıcı kolonudur. Bu rabıta, dilden kaleme, kalemden kâğıda, kâğıttan dile, oradan binlerce yıl süren, bugüne taşınan bir serüvenin adıdır.

Kâinat bir kitap, yeryüzü bir defter, insan bir kalem. Okumayı bilen anlar, tefekkür eder ve yazar. İnsan aynı zamanda kendi ömrünün müellifidir. Kendi hayatımı yazarken, kitap gibi yaşayanlarla, kitaba ihanet edenler ve kitapsızlar arasındaki bitmeyen mücadeleye tanıklıklarımı da ekledim. Söz uçar, yazı kalır. Benyazıyorum, tıpkı her gün bizim ne yaptığımızı yirmi dört saat hiç ara vermeden yazanlar gibi. Benim unuttuklarımı da eksik ve fazla yazdıklarımı da eksik ve fazla yazmayan, iyisi ve kötüsü ile hiç unutmayana havale ediyorum.