Çocuklar hayatımızın rengi, neşesi, geleceğimizin güvencesi, Yaşama sevincimiz ve hayatımızın en değerli parçasıdır.

Onlar bizim bugünümüz, Onlar bizim yarınımız ve geleceğimizdir. Yani onlar bizim geleceğimizin, yarınlarımızın, umutlarımızın, hayallerimizin teminatıdır.

Bir ülkenin geleceği için çocuk çok önemlidir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek, onları geleceğe hazırlamak, Onları korumak ve haklarını ihlal etmemek hepimizin insanlık görevi olduğu akıllardan çıkmamalıdır.

Her insanın yaşama, barınma, din ve vicdan özgürlüğü gibi belirli hakları vardır ve bu haklar yasalarla korunur. Unutulmamalı ki tüm bireyler gibi çocukların da kendi hak ve özgürlükleri var ve bunlar kesinlikle ellerinden alınamaz. Çocuk hakları demek, insan hakları demektir. Çocukların insanca yaşayabilmelerini sağlamak, her türlü fiziksel, duygusal, sosyal, ekonomik ve cinsel istismardan korumak tüm toplumu ilgilendiren önemli bir sorumluluktur.

Çocuklarımızın koruması sadece ailelerin görevi değil, öğretmenlerin, polisin, hakimin, savcının, hepimizin ve en nihayetinde de devletin en asli görevlerinden biridir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk de konuşmalarında çocuklara yönelik şu ifadelerde bulunmuş;

"Çocuk sevgisi insan sevgisi için bir ihtiyaçtır."

“Hedefe yalnız çocukları yetiştirmekle ulaşamayız! Çocuklar geleceğindir. Çocuklar geleceği yapacak adamlardır. Fakat geleceği yapacak olan bu çocukları yetiştirecek analar, babalar, kardeşler hepsi şimdiden az çok aydınlatılmalıdır ki, yetiştirecekleri çocukları bu millet ve memlekete hizmet edebilecek, yararlı ve faydalı olabilecek şekilde yetiştirsinler! Hiç olmazsa yetiştirmek lüzumuna inansınlar!

"Çocuklar her türlü ihmal ve istismardan korunmalı, Onlar her koşulda yetişkinlerden daha özel ele alınmalıdır."

Çocuk istismarı, çocuğa şiddet uygulamak ya da kötü muamele uygulamak olarak tanımlanabilir. Uzmanlar çocuk istismarını; fiziksel taciz, cinsel taciz, psikolojik taciz ve görmezden gelme olarak dört kategoriye ayırıyor. Tüm bu kategorilerin içine çocukları çalıştırmak, çocuktan cinsel olarak faydalanmak, çocuğa zarar vermek, çocuk yaşta evlendirmek ve daha sayamayacağımız birçok şey giriyor.

Çocuk cinsel istismarında bulunan kişiler genel olarak üç kategoride toplanmaktadır: aile, tanıdık ve yabancı kişiler.

The Economist'in 2019 yılında 60 ülkeyi kapsayan çocukların güvenliğine yönelik bir Araştırmasına göre çocukların en güvenli olduğu ülke 83.9 oranla İngiltere, en az güvenli olduğu ülke ise yüzde 26.4 ile Demokratik Kongo Cumhuriyeti olurken, Türkiye, yüzde 56.7 ile listenin 18. sırasında yer alıyor.

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) 2016 verilerine göre, Türkiye’de çocuk istismarıyla ilgili dava sayısı, son 10 yılda yaklaşık 3 kat arttı, 250 bin çocuk istismara uğradı. TÜİK’in 2019 verilerine göre suç mağduru olarak gelen 206 bin 498 çocuğun yüzde 15,2'si cinsel istismar kurbanıydı. Ancak resmi veriler artık paylaşılmıyor.

Çocuk cinsel istismarı, dünyanın her yerinde çocukların karşı karşıya kalabildiği ve çocuklar üzerinde ağır etkiler bırakan olumsuz bir durumdur Dünya genelinde her iki dakikada bir, 1 çocuk cinsel istismara uğramaktadır. 17 yaşından küçük her 3 kız çocuğundan biri ve 17 yaşından küçük her 6 erkek çocuğundan biri cinsel istismara maruz kalmaktadır. İstismara uğrayan çocukların %48’nin erkek, %52’sinin ise kız çocuğu olduğu görülmektedir

Çocuğunun istismara uğradığından şüphelenen aileler doğrudan Cumhuriyet Başsavcılıklarına başvurarak şikâyette bulunabilecekleri gibi kolluk kuvvetlerine de başvurabilirler.

Türkiye’de çocuk istismarına karşı medya ve sivil toplum örgütlerince şiddetli bir şekilde tepki gösterilirken, adalet sisteminin etkinliği ve işlevselliği uzun yıllardır tartışılmaya devam etmektedir.

Özellikle kadına ve çocuğa karşı olan şiddet eylemleri ve cinsel istismar vakaları diğer yandan hırsızlık, dolandırıcılık ve terörizm gibi konuların kamuoyunun gündeminden düşmemesi mekanizmanın sorgulanmasını da beraberinde getirmektedir.

Sonuç olarak çocuk cinsel istismarına yönelik suçlar kapsamında Türk Ceza Kanunu’nda idam, kastrasyon, ifşa etme gibi cezaların yer almaması, mahkemelerin faile/faillere vermiş olduğu kararlardaki cezai indirimlerin kabul görmesi, , çocuğun cinsel dokunulmazlığına karşı işlenen suçlara ilişkin yaptırımlar (cezalar) toplumun ceza beklentisinin uzağında kalması toplum vicdanında derin yaralar açmaktadır.