Ülke siyasetine bulaşan mafyanın başta derin devlet denen konu olmak üzere Uğur Mumcu cinayetinin de aralarında olduğu faili meçhul cinayetler ve nice kirli ilişkilerin ortaya serildiği şu günlerde başında bulunduğu iktidarın her gün yeni bir dosya, iddia, suçlama gibi konularla karşılaşan Erdoğan başta olmak üzere herkes ne yapacağını şaşırmış durumda desem sanırım doğru olur. 

Ve ben başta olmak üzere aynı ülkenin ferrleri olarak bizlerde iş, aş ve aşk dahil onca ilişkiler yoğunluğu içinde ne yazacağını, ne yapacağını da  şaşırmış durumdayız.
Çünkü her insanın kendisine has özel sorunları olması dolayısıyla yani adeta limandan uzaklaşma hüznü ile okyanusa açılan bir gemi meselesi gibi attığı demiri çekmeyi, çekemediği için de hem limanı, hem de kendisini yaralayıp, kanattığını unutmuş bir haldeyiz şu günlerde..
Evet, 'Sen ne yapıyorsun, şaşırdın mı?' diye soranlara, 'Dün ne yediğimi biliyor muyum?' diye pişkin, pişkin cevap veren bir halde olan tüm toplumun bir ferdi olarak bu ülkede yaşananların, kapalı kapılar ardında olanlar insana dünü değil, az önceyi hatta bu yazının üst satırlarını bile unutturan, öteleyen bir haldeyim desem de yalan olmaz.
Çünkü yaşananlarla dün düşündüğünü bugüne ertelemek zorunda kaldığım bir duygu ile yazımı yazarken Erdoğan'ın çıktığı partisinin grup toplantısından memleketine giden ve kadın olan bir partinin genel başkanının üzerinden, 'Bu daha iyi günleriniz, siz bekleyin daha neler olacak?!.! demesiyle bir kez daha şok olup, şaşırıyorum ve dünden kalan düşüncemin ne olduğunu unutup, ne yazacağımı düşünürken yerimde dona kalıyorum.

Ve daha çok yazamayarak, dün düşünüp, bugün yazmayı düşündüğüm yazımı hatırlamaya çalışıyorum, kül tabağını dolduran izmaritlerin yeni bir izmarit alamayacak halde olduğunu görürken...
Ama umudumu yitirmeyip, 'Bugünler de geçecek elbet. Çünkü biz ne fırtınalar gördük, tsunamilere çarptık, bunları, yaşananları da, geride kalıp, anlamayanları da da aşarız. ' diyerek...