Genel seçim yaklaşıyor, Hal böyle olunca daha şimdiden partilerin kendi içinde belli belirsiz bir yarış başlamış durumda, Yapılacak ilk genel seçimde bir şekilde gönül verdiği partinin seçilebilecek sıralarından aday olmak isteyen kim varsa parti içerisinde etkili gördüğü siyasetçilere saatlerce süren sonu gelmeyen "ben varya ben" tekerlemesini anlatmaya başlıyor.

Yerleşim alanlarının büyüklüğüne göre sayıları yüzlerle hatta binlerle ifade edilen "partiler üstü aday adayları" mesafe tanımaksızın kimi bulurlarsa başlıyorlar anlatmaya..

Bizim gibi siyaseti hayatının tam merkezine konumlandırmış, siyaseten hiçbir noktaya gelememesine rağmen katıldığı sohbetin daha birinci dakikasından itibaren “Arkadaşlar ben varya ben” diye başlayarak pehlivan tefrikası gibi siyaseten alamadığı mesafeleri anlatan yüzlerce tanıdığımız var.

Bunların içerisinde

-Dört beş  tane fabrikası olan bir holding patronunun kızını almayanımı dersiniz

-Bir siyasi parti genel başkanının “Gel seni bulunduğun ilden liste başı aday yapayım” teklifini “-Ben ilkeli adamın ön seçim olmayan bir yerde vekil adayı olmam” diyenimi dinlersiniz.

-Çalıştığı fabrikanın patronunun “-Gel seni genel müdür yapayım” teklifine “-Ben serbest bir insanım bir yere bağlı kalamam” diye sallayanımı dinlersiniz.

-Yine bir siyasi parti başkanının “-Gel seni falanca yerleşim merkezinin belediye başkan adayı yapalım zaten en kolay kazanacağımız yer” teklifine “-efendim orada benim çok samimi arkadaşım adaylık bekliyor, böyle bir teklifi etik bulmam” diye roman yazanımı ararsınız….vs.vs.vs

Bu örneklere daha yüzlercesini eklemek mümkün,

Bulunduğu her platformda anlattıklarının “hayal ürünü olduğunu” artık pehlivan tefrikası haline gelmiş tekerlemelere bırakın karşısındakini kendisinin bile inanmadığını gören ama yine de durmayan çok sayıda “kaybetmiş” mevcut.

Mesleğimizin gazetecilik olması dolayısı ile ofise giden gelen çok , özellikle havanın olağanüstü sıcak nem oranının çok yüksek olduğu anlarda “-Gidelim belki Yüksel Ercan klimayı açar biraz serinler iki lafın belini kırarız” diye düşünen dostlar yukarıdaki örneklere taş çıkartacak “eline geçiremediklerini” anlatıp duruyorlar.

5 yıl önce vefat eden bir dostumuz vardı, ilk okul dördüncü sınıftan sonra okumamış, iyi bir evlilik yapamamış, çalıştığı fabrikada tutunamadığı için birkaç ticari deneme yaptıktan sonra herkesin en kolay bir şekilde yapabileceği “bir masa bir kasa” diye tanımlanan “Bilmem ne emlak ofisi” sahibi olarak hayatını devam ettirmeye çalışıyordu.

Bu dostumuz birkaç kişiyi bir arada bulur bulmaz belki de çayların da verdiği keyifle kendisine teklif edilen başbakanlıktan başlayarak siyasette var olan ancak hiç birini kabul etmediği makamları anlatmaya başladığında dünyanın artık durduğuna ve bir daha dönmeyeceğine inanırdık.

Yalnız kaldığımızda bu dostumuza “-Yahu sen bu kadar yalandan ne anlıyorsun, yalan söylemenin de abartmanın da bir hududu var sende ne dur ve ne durak nede sınır” dediğimizde “-Abi bir kere başladığımda kendime kolay kolay hakim olamıyorum daha da fenası böyle anlatmak bir noktadan sonra hoşuma da gidiyor” cevabını veriyordu.

Dikkat edin şu sıralar sözünü ettiğimiz “Ben varya ben” goygoycuları pıtırak gibi her köşe başında bekliyor ve olmayan hadiseleri olmuş gibi anlatacakları dinleyicileri bekliyorlar.

Allah hepimizi korusun bu “Ben varya bencilerden”..