Bundan 20 yıl önce 15 yıl önce hatta 10 yıl öncesine kadar “ölüm” dediğimiz gerçek bu kadar hatırımıza gelmiyordu.
Neticede eğer sıralı bir ölüm varsa bizden önce amcalarımız, teyzelerimiz, dayılarımız, halalarımız ve yaş grubu bizden çok daha yukarılarda olan büyüklerimiz vardı ve biz onlardan sonra bu hayata veda edeceğimizi düşünüyorduk.
Bizim yaş grubu bilir.
Önceden 50-55-60 yaşında hayatını kaybeden birisini duyduğumuzda “Amma da uzun yaşamış, Allah herkese bu kadar uzun bir hayat nasip etsin” temennisinde bulunurduk.
Zaman acımasız.
Su gibi hatta sudan daha çabuk bir sürede geçip gidiyor.
Son birkaç yıldır çok net bir şekilde görüyoruz.
Bizim yaş grubunuz çok büyük bir oranda sağlık soruları ile uğraşıyor.
Belli bir kısım sağlık kuruluşlarında tedavi görüyor.
Biraz daha iyi olanlar evden çıkmıyor, çıkamıyor.
Yürümekte güçlük çeken büyük bir kitle mevcut.
İlaç tedavisi gören ilaç almadığı takdirde çok büyük sağlık sorunları ile karşı karşıya kalan büyük bir kitle mevcut.
Bunların dışında
Türkiye geçmiş yıllarda tüm dünyada olduğu gibi büyük bir covit salgını ile karşı karşıya kaldı.
Hiç tahmin edemediğimiz oranda insanımızı o süreçte kaybettik.
Covit, yaşlı, genç, erkek, kadın demeden epey bir tanıdığımızı elimizden aldı.
Bir sabah kalktık dediler ki “Pandemi bitti”
Ancak o günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı.
Son bir yıldır sabah uyandığımızda medya kuruluşlarından “falanca kişi geçirdiği kalp krizi yüzünden hayatını kaybetti” haberi ile karşılaşıyoruz.
Yani artık “sıralı ölüm” yok.
Giden gidene.
Vefatları bir taraftan üzüntü içerisinde takip ediyoruz.
Ama bir taraftan da farkına varıyoruz ki hayatını kaybedenlerin büyük bir çoğunluğu 60’lı yaşları tamamlayıp yetmişli yaşlara “merhaba” demek üzereler.
Bunu anlayınca şaşkınlığımız biraz azalıyor.
Böyle bir süreçte sığınacak limanımız Cahit Sıtkı’nın 35 Yaş şiirindeki
“Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.”
dizeleri oluyor.
Okuyunca rahatlıyoruz.
Söz konusu yaprak dökümünün yani vefatların bırakın azalmasını her geçen gün biraz daha fazla artacağını kabulleniyoruz.
Zira yaş grubumuz olabildiğince yaşlandı.
Yaprak dökümünü kabul etmek , kabullenmek lazım.
Başka çare yok.