– Siyasetin kaderi, halkın vicdanında çizilir –

Hayat...
Hiçbir akademide, hiçbir kürsüde öğrenemeyeceğiniz kadar derin bir öğretmendir. Ne diplomanıza bakar, ne rütbenize, ne de mensubu olduğunuz partiye... Bir gün gelir, ötelenmiş, bastırılmış, yok sayılmış her hakikati öyle bir an gelir ki önünüze koyar; dönüp kaçamazsınız. Çünkü o an, artık öğrenme değil yüzleşme vaktidir.

Bugün bu satırları, bir siyasi görüş adına değil; bir vatandaş, bir öğretmen, bu topraklara emeğini ve duasını vermiş bir yürek olarak kaleme alıyorum.

Siyaset, sadece yön vermek değildir; yön bulabilmeyi de gerektirir.
Yönünü halktan, adaletten, vicdandan alan bir siyaset, ülkenin rotasını aydınlığa çevirir. Ama yönünü kibirden, ayrıştırmadan, menfaatten alan siyaset, eninde sonunda hem kendini hem halkı uçuruma sürükler.

Ey siyasiler,
Şunu açıkça ifade etmek isterim:
En büyük ceza, bazen yıllarca öğrenmeyi reddettiğiniz hakikatin ta kendisidir.
Yıllarca kulak tıkadığınız bir feryat, görmezden geldiğiniz bir ihtiyaç, ihmal ettiğiniz bir haksızlık... Gün gelir, dev bir dağ gibi üzerinize yıkılır.
Ve o zaman ne koruyacak sizi; ne mevki, ne afiş, ne yandaş alkışlar...

Bir halkın duası kadar, ahı da vardır.
Ve tarih, kimsenin unuttum sandığı gerçekleri unutmaz.
Koltuklar gelip geçicidir. Oysa geride sizin kararlarınızla değişen hayatlar kalır.

Unutmayın:
Bir milletin hafızası sessiz olabilir ama sağır değildir.
Geç olmadan duyun o sesi.
Muhalefeti düşmanlık olarak görmeyin.
Fikri olanı tehdit değil, denge unsuru olarak kabul edin.
Siyaseti bir imtiyaz değil, bir emanet olarak görün.

Çünkü siyaset, ancak adaletle güzelleşir.
Güç, tevazuyla değer kazanır.
Ve hakikat, susturuldukça değil, konuşuldukça yüceltir.

Dilerim bu satırlar, kulağı duyanlara dokunur.
Dilerim en büyük cezaya gerek kalmadan, ders alınır.
Ve dilerim ki bu topraklarda siyaset, yeniden "hizmetin" adı olur.