Maalesef ülkemizde yeşile, ağaca ve doğaya önem verilmiyor.
İnsanın ayağının değdiği yer berbart oluyor. Belediyeler çok güzel yeşil alanlar, parklar, bahçeler, dinlenme yerleri yapıyor.

Ama daha ilk günden ağaçları kırmak, çiçekleri koparmak, şehir mobilyalarına zarar vermek, etrafa çöpleri bırakmak gibi yeteneklerimiz var.

Bir büyük yeteneğimiz de SİT alanlarını imara açmak. Yapılaşmaya izin vermek. Sonra da şikayet ederiz, "Bu güzel alan nasıl beton oldu?" diye.


Daha büyük rant alanları ise ormanlarda maden aramak. İki şirket para kazanacak diye o güzelim yeşilliklerin yok olmasına sağır ve dilsiz kalıyoruz. Son olarak zeytinlik alanları maden aramalarına açılmak isteniyor. İki köylü ve bir grup bunu gündemde tutuyor. Onlara da "Marjinal gruplar" der, kolluk kuvvetleri ile uzaklaştırır ve emellerine ulaşırlar.
Zeytin bütün dinlerde kutsal sayılmış bir ağaçtır. Kitabımız Kur'anı Kerim'de de
Nahl, Tin, Enam, Müminun, Abese, Nur sürelerinde zeytin, övülmüş ve ondan mübarek bir bitki olarak bahsedilmiştir.
"Andolsun incire ve zeytine"(Tin 1), ayetiyle bu meyvelere, yetiştiği bölge üzerine yemin edilmektedir. Zeytin öylesine manevi değere sahip ki oruçlarımızı da onun meyvesi ile açıyoruz.

Ama zeytinlikleri harap çıkaracağımız madenin övüldüğünü, "Geleceğinizi yok etseniz bile o madeni çıkarın." emri, buyruğu ben duymadım.
Peygamberimiz, "Kıyâmet kopuyor olsa ve birinizin elinde bir fide bulunsa, kıyâmet kopmadan onu dikebilirse bunu hemen yapsın!” diye buyuruyor. Emir veriyor, ağacı koru, ağaç dik, ağaca dokunma, geleceğe ağaç bırak. "Yer altında olanı çıkarmayan bizden değildir." diye, sahih olmayan bir hadis bile duymadım.
En çok bizim zeytine, ağaca, doğaya, yeşile sahip çıkmamız gerekmiyor mu? Hani, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandı. O zaman haksızca ormanımızı, zeytinimizi, doğamızı yakan, kesen, kirletene de en çok biz ses çıkarmalıyız. Niye sesimiz çıkmıyor?


"Yemin olsun zeytine."
Ben Zeytinden yanayım.