Çok değil daha bundan bilemediniz 1, 5 yıl önce sabah uykudan uyanıyor, güzel bir kahvaltıdan sonra gazeteye gidiyor, günün gelişen haberlerini çay ve kurabiye eşliğinde takip ettikten sonra bölgeyi ve tüm Türkiye’yi ilgilendiren haberleri kamuoyu ile paylaşmaya  başlıyorduk.

Saat 12.30’dan itibaren telefonumuz çalmaya başlıyor ve Allah eksikliğini vermesin çok sayıda dostumuzdan “ Müsaitlik varsa yemeği birlikte yiyelim” davetini alıyor ve son derece keyifli bir saat geçiriyorduk.

Öğlen sonrası akşam mesaisi bitinceye kadar bizi görmek, sohbet etmek, memleket meseleleri ile ilgili sohbet etmek isteyen dostlarımızın ziyareti başlıyor böylesi son derece hareketli bir süreç içerisinde akşamı ediyorduk.

Akşamın olması ile birlikte çoğunlukla daha önceden planlanmış şekilde haftanın 3-4 akşamı yine dostlarımız ile birlikte bir arada son derece seviyeli yemek sofraları etrafında gün içerisinde olup biteni değerlendiriyorduk.

Özellikle hafta sonlarında yine yakın çevremizdeki arkadaşlarımızın yaptığı ve daha çok şehir dışındaki turistik organizasyonlara da elimizden geldiği kadar katılıyor ülkemizin daha önce görmediğimiz bölgelerini hep birlikte ziyaret ediyorduk.

Diğer zamanlarda kimi zaman iş kimi zamanda sosyal hayat çerçevesinde sürekli görüşmeler sürekli ziyaretler devam ediyor, böylesi son derece hareketli bir ortamda zaman zaman dostlarımıza “-Azizim 24 saat yetmiyor” şeklinde şikayetlerde bulunuyorduk.

Bir sabah kalktık ki Çin’de Korona isminde bir virüs tüm dünyaya doğru yola çıkmış, böylesi 7/24 koşuşturan zengin-fakir-genç-yaşlı-erkek-kadın, Müslüman-Hıristiyan, Yahudi-Ateist ne varsa hiç birini ayırt etmeden yakalayıp feci şekilde öldürüyor.

İşte o gün bu gündür bir ilçeye-bir ile-bir bölgeye-bir ülkeye hatta dünya dediğimiz gezegene sığmayan milyarlarca insana “Evde kalın yoksa öleceksiniz” şeklinde verilen talimat sonucu hepimiz önce evlerimize ondan sonra da odalarımıza girmek zorunda kaldık ve o gün bu gündür çıkamıyoruz.

Evde ne kadar kalıp kalmayacağımız belli eğil,

Tüm dünyayı kasıp kavuran Koranavirüs salgının bizi de yakalayıp yakalamadığı da belli değil,

Bu virüsten kurtulup kurtulamayacağımız da belli değil,

İşin Türkçesi  bizim dışımızda gelişen ve son belli olmayan bir süreci dört duvar arsında merak ama daha çok endişe içerisinde takip etmenin çaresizliğini yaşıyoruz.

Daha 1,5 yıl önce bize dost olan kim varsa şimdi yabancı,

1,5 yıl önce sokakta öksüren birisini gördüğümüzde yardımcı oluyorduk şimdi vebalı görmüş gibi kaçıyoruz

1,5 yıl önce kendimizi milyonların içerisinde yalnız hissederken şimdi yalnız kalabilmek adına var olan tüm imkanları kullanmaktan asla geri durmuyoruz

1,5 yıl önce Güzelim lokantalarda muhteşem kebapları yerken

şimdi o lokantaların kapısından bile geçmeye korkuyoruz

Evin kapısının kolundan korkuyoruz,

balkona çıkmaya korkuyoruz,

ekmeğin ambalajından korkuyoruz,

demleyeceğimiz çayın paketinden korkuyoruz.

Zaten kimsenin bir değerinin kapısını açmadığı bir süreçte bir taraftan kapılarımızın kilitlerini sonuna kadar çeviriyor diğer taraftan da “inşallah kapının zilini kimse çalmaz” diye dua ediyoruz.

Hemen yanı başımızdaki bakkaldan, marketten temel gıda maddelerini, fırından mis gibi sıcacık ekmeği alırken o ürünleri bize veren esnaf ile ilgili “Acaba bunun bize vereceği mamullerde virüs varmıdır” diye huylanıp duruyoruz.

Elbiselerimizden korkuyoruz,

Ayakkabılarımızdan çekiniyoruz

İç çamaşırlarımızdan huylanıyoruz

Elimize okumak için allığımız kitaplardan korkuyoruz

Yazı yazdığımız bilgisayarın tuşlarının arasında “ ya virüs varsa” endişesi ile yanıp tutuşuyoruz.

Kısacası Virüs tehlikesi ile daha 15 gün önce bizi mutlu den ne varsa şimdi tümünü düşman gözü ile görüyoruz.

Üstelik bu acı günleri

Gözümüzle görmediğimiz,

Elimizle tutamadığımız,

Şekli şemali olmayan

Ancak söylentisi ile hepimizi büyük korkulara götüren bir salgın üzerinden yaşıyoruz.

Hal böyle olunca hepimizin tek beklentisi, en büyük özlemi bir an önce 1,5 yıl önceki hayatımıza dönmek oluyor.

Ancak hepimiz biliyoruz ki Koronavirüs salgını yarın sona erse yada bir yıl  sonra bitse artık hiç birimiz eski biz olmayacağız,

Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak

Koronavirüs bundan önceki tüm hayatımızı sarıp sarmalayıp çöpe atacak

Ve bize yeni bir düzen dayatacak.

Sonrasında ise hepimiz bundan 1,5 yıl önce yaşadıklarımızı bundan sonraki nesillere “Pehlivan tefrikası” gibi anlatacağız.

Ve “Meğer ne kadar mutluymuşuz” şeklindeki hikayelerimizi iç çekerek nakledeceğiz.

Yazık ki ne yazık….