Batı Anadolu'daki işgalci Yunan Ordusuna karşı Türk milislerinin ana merkezi olarak Kurtuluş Savaşı’nda önemli rol üstlenen Balıkesir'i gezme fırsatını, 2025 yılı yaz mevsiminin son günlerinde bulabildim.


Balıkesir il merkezi büyükşehir belediyesi olunca 6 Eylül ve Karesi ilçeleri olarak 2 ilçeye ayrılmış. Karesi Beyliğinin merkezi olan ve Karesi Bey’in türbesinin bulunduğu Balıkesir'de bu ismin yaşatılması da güzel olmuş.

Trabzon fatihi de olan, Fatih Sultan Mehmet'in sadrazamı Zağnospaşa'nın Balıkesir'de mezarı hemen kendi adını taşıyan caminin yanında.

Yapılış tarihi Trabzon'un fethi (1461) olan, Zağnospaşa Camii ve çevresi mükemmel bir sosyal mekân, toplanma merkezi haline getirilmiş.

Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşından sonra milletin birliğini sağlamak için Zağnospaşa Camiinde irat ettiği hutbede; "... Efendiler, camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Her şeyden evvel itaat ve inkiyad-ı tamme ile ibadet, din ve dünya için neler yapılması lazım geldiğini düşünmek için yapılmıştır. Millet işlerinde her fert başlı başına bir hizmet ifa etmelidir. İşte biz de burada din ve dünya için İstiklal ve istikbalimiz için, bilhassa hâkimiyetimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım..." diye halka birlik beraberlik çağrısı yapmıştır.

Zağnospaşa Cami ile saat kulesi arasındaki binalar tarihi dokuya uygun olarak restore edilmiş ve her bir bina uygun amaçla kullanılıyor. Galata Kulesine benzeyen Balıkesir Saat kulesi, Osmanlının Anadolu şehirleri için yaptırdığı son eserlerden en güzeli.

Hemen yanındaki 1800 yıllarında konukevi olarak yapılmış tarihi bir bina, Balıkesir Kuvayı Milliye müzesi olarak kullanılıyor.

Balıkesir'de halkın buluşma yeri olarak simgelenen iki şadırvan var. Biri Zağnospaşa Camii yakınında mermerden yapılmış yeni şadırvan, diğeri de saat kulesinin yanındaki, 1908 yılında Ömer Ali Bey zamanında yapıldığı sanılan, pembe granitten yedi sütuna oturan soğan şeklinde bir kubbesi bulunan eski şadırvan vardır. Halk da bu iki şadırvan arasında çarşı turu atıyor.

Bir tepenin ardından doğar gibi, Balıkesir'in her yerinden görülen dev hilal anıtını görmek ve Balıkesir'i yüksekten seyretmek için, Çamlık Tepesine çıktık. Buradan bütün Balıkesir ovası ayaklarının altına alıyorsunuz.


Bu arada bizi Balıkesir İl Milli Eğitim Müdürlüğünde misafir eden, Pendik'te birlikte çalıştığımız Emrah Tarman ve Balıkesir merkezi bize adım adım gezdiren 6 Eylül ilçesi RAM müdürü, 30 yıl önce birlikte çalıştığımız Yasemin Oflas ile eşinin kardeşi Burcu'ya çok teşekkür ederim.

Bandırma
Bandırma yolu üzerinde ilk durağımız, 1959 yılında Milli park ilan edilmiş, Manyas Kuş Gölü oldu. Ana yoldan 5 km kadar çıkarak gölün kıyısına geldik. Kıyıdan gittikçe uzaklaşan suya doğru 200m yürüdük. Yürüdükçe toprak yumuşamaya başladı. Kuş cennetinde 246 tür kuş olduğunu okuduk ama biz pek çok kuş göremedik. Sessiz sakin bir köyden geçerek yolumuza devam ettik.

Bandırma’da ilk durağımız Arkeoloji Müzesi oldu. 3 kademeli bahçenin en üst kademesinde, deniz manzaralı küçük bir binada, çoğunlukla Kyzikos antik şehrinde yapılan kazılarda çıkan buluntuların sergilendiği müze küçük ama zengin bir yer.

Bandırma çarşıda araba ile tur atıyor ve sahilde Bandırma Üniversitesi öğretim üyesi Doç.Dr. Resul Yavuz ile buluşuyoruz.

2001 yılında benim şube müdürü olarak çalıştığım Kars Akyaka'da genç bir öğretmen olarak taşıdığı çalışma, üretme ve hizmet etme aşkı hiç azalmadan devam eden Resul hocam ile geçmişten günümüze bir yolculuk yaptık.

Bize Bandırma sahilini ve üniversiteyi gezdirdi.

Kyzikos Antik Kenti
Erdek yolu üzerinde bulunan Kyzikos Antik Kentinde Resul Yavuz’un ilgisiyle bizi kazı başkanının görevlendirdiği Arkelog Ramazan karşıladı. Kapıdağ Yarımadası’nın başlangıç noktasında bulunan Kyzikos Antik Kenti’ne ait kalıntılar halen yerinde kazılıyor.

Kazı alanını görünce bir medeniyeti toprak altında gördüm ve bunu yeniden ayağa kaldırmak için mücadele eden Ramazan gibi gençleri. Kyzikos şehri, adını kurucusu Kral Kyzikos’tan alır. Erdek’i ele geçiren Kral Kyzikos, şehri daha sonra bölgenin başkenti olan önemli bir ticaret merkezi haline getirmiş.

O şehrin üzerinde şimdi topraklar kaplı.

Kapıdağ Yarımadasına bu Antik kentten giriş yaptık. Ancak Narlı kasabasına kadar gidebildik.

Bir tarafta Marmara Denizi'nin masmavi suları, bir tarafta yemyeşil orman, doyulmaz manzara ile Narlı’ya geldik.

Yazın son günleri olduğu için bu tatil kasabası sahilinde bizim gibi bir kaç geç tatilcinin dışında kimse yoktu.

Ege Sahili
Balıkesir'in Ege sahilini gezmeyi Edremit ile başladık. Restore edilmiş tarihi ilçe milli eğitim müdürlüğünün binasında buldum, Ramazan Esmen'i. Onun muhabbeti ile ayrılıp hemen yanı başındaki Burhaniye'ye ve milli eğitim müdürü Bora Zihni'ye uğradım. Kadim dostlar kolay ayrılmaz ama biz hedefimiz Ayvalık'a gitmeliydik.

Ayvalık’ın Dar Sokakları
Navigasyona Ayvalık'ta görülecek Taksiharyis Kilisesi'ni yazdık ve sahilden sokak aralarına girdik. Allah'ım nereden girdik bu sokaklara, hemen çıkmaya uğraşalım dedikçe otomobilin zor geçtiği dar labirentte gibi sokaklarda kaybolduk.

Sonunda arabadan kurtulduk. (Ayvalık'a ilk defa geleceklere tavsiyem navigasyona uymayın.

Arabayı sahile park edin ve Ayvalık'ı yürüyerek gezin.) Ayvalık'ta Rum ve Türklerin bir arada yaşadığı dar sokaklardaki, renkli, el yapımı taş ve ahşap işçilikleri ile görülmeye değer tarihi iki veya üç katlı inşa edilmiş evler, insanı kendine hayran bırakıyor.

Taksiharyis Kilisesi
Dar sokaklar arasında, günümüze kadar sağlam kalmayı başarabilmiş Taksiharyis Kilisesi’ni bulduk. Kültür Bakanlığı’nca 2012 yılında restore edilerek müze haline getirilen, Hz. İsa’nın hayatı, İncil’den sahnelerin, dini ikonaların, altın süslemeli tavan ve duvarlarında tasvir edildiği kiliseyi gezdik, üst katının pencerelerinden Ayvalık'ı dört bir taraftan seyredebildik.

Ayvalık Saatli Cami
19. yüzyılın ikinci yarısında yerli Rumlar tarafından Aya Yanni Kilisesi olarak yapılmış ve 1928’de camiye dönüştürülmüş; çan kulesine yerleştirilen saatten dolayı Saatli Cami ismini almış otantik camide dinlenme fırsatı bulduk.

Sahil ve çarşıdan sonra Ayvalık’ta yapılacak en güzel etkinlik ünlü Ayvalık tostu yemekti. Tostçular çarşısı bu iş için düzenlenmiş küçük bir yer. Tavsiye üzerine biz Eymen Büfe'yi tercih ettik. Klasik tostum geldi. İki dilim kızarmış ekmeğin arasına peynir, domates, salatalık turşusu, yanında yörenin yoğurduktan yapılmış ayranı içerek, Ayvalık merkeze veda ediyoruz.

Şeytan Sofrası
Sarımsaklı ve Badavut plajlarını da görerek, çamlık ormanının tepesinde bulunan Şeytan Sofrası'na geldik. İsmi güzel değil ama konum Ayvalık’ın en güzel noktalarından biri ve ziyaretçiler tarafından görülmesi gereken adeta bir doğa harikası.

Şiddetli rüzgârın eşliğinde çevredeki adalar, Ayvalık kıyıları ve Anadolu'nun içine kadar sokulmuş Midilli Adası bütün güzellikleriyle size sunulmuş.


"Hikaye odur ki; 16. yüzyılda burada kiliseden kovulmuş ve insanlardan uzakta bir Panolepe (şeytan) lakaplı bir Rum yaşarmış. Bu Panolepe'nin yaşamı zamanla halkı rahatsız etmiş. Şehirde uzun süren bir kuraklık dönemi baş gösterince herkes bir ‘günah keçisi’ arar olmuş.

Şeytan varsa günah da vardır diye yaşanan zorluğun sebebinin bu Panolepe olduğuna inanılmış.

Birbirini galeyana getiren halk bu kişiyi öldürmeye karar vermiş. Galeyana gelmiş halkı gören Panolepe, onları krallara layık ağırlamak ve canını kurtaracak zamanı kazanmak için muhteşem bir sofra kurmuş.

Kuraklık yüzünden aylarca perişan olan halk, harika bir manzaraya karşı, kuş sütü eksik sofrayı görünce öfkesini de tepeye çıkış amacını da unutmuş.

Onlar yemeklerin tadını çıkarırken, bu Panolepe de gizlice kaçıp kurtulmuş. Ona atıfla tepeye şeytanın sofrası denmiş."
Şeytan Sofrası’ndan sahil yolunu takip ederek, harika manzara eşliğinde Ayvalık’a üzerinde Cunda Adasına giriş yaptık.

Cunda (Alibey) Adası
Eşsiz güzellikte doğanın huzurla buluştuğu Alibey (Cunda) Adası, Türkiye’nin en popüler yerlerinden biri. Cunda Adası, üç ayaklı bir köprü ile Ayvalık’a bağlanıyor. Taş binalar ve doğa arasında mükemmel bir uyum sağlanmış.

1793 yılından kalan Rum Ortodoks Panaya Kilisesi, adanın tarihi açıdan en etkileyici yapılarından biridir. Cunda Adası’nın sembolü haline gelen 1600’lü yıllarda inşa edilmiş taş mimarili Yel Değirmenini adanın her yerinden görmek mümkündür. Batan güneşin ağaç aralarından, sokaklara süzdüğü saatlerde kendimizi kalabalığı katarak mavi ve beyazın süslediği Cunda'yı adım adım gezdik.

Türkiye'nin batısında, Marmara ve Ege Denizine açılan, doğa harikası yerleri, turistik mekanları, tarihi önemi, tarım ve hayvancılıkta gelişmiş bir bölge olan Balıkesir sizleri bekliyor.