2018 yılında hayatımıza giren Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi gereği Cumhurbaşkanı seçilebilmek için yüzde 50.1 oy almak gibi bir mecburiyet ortaya çıkmıştı.
O tarihten sonra mecburen vatandaşlar ve o vatandaşlar arasında seçme-seçilme yeterliliği olan herkes fikren ve siyaseten tam olarak ortadan ikiye ayrıldı.
Böyle bir süreçte
-Bir tarafından ak dediğine diğer taraf kara
-Bir tarafından gece dediğine karşı taraf gündüz
-Bir tarafından beyaz dediğine karşı taraf siyah
-Bir tarafından Evet dediğine karşı taraf anında Hayır
demek zorunda kalıyor.
Bu kadar ayrışmanın olduğu bir ülkede huzuru bulmak gerçekten imkansız gibi.
Burada sorulması ve cevap bulunması gereken soru “-Bizi ayıran nedir?” şeklinde olmalıdır.
Ancak her gün önümüze başka bir şekilde konulan suni gündemler dolayısı ile kimsenin geriye dönüp özeleştiri yapma imkanı yok.
Zira her iki tarafta karşı mahalledekilerinin bileğini bükmek ile meşgul.
Var olan enerjimiz bu fındık kabuğunu doldurmayan suni gündemler dolayısı ile arada kaynayıp gidiyor.
Normal şartlarda tasada-kederde-sevinçte-heyecanda bir arada olması gereken kitle bırakın normal zamanlarda dini ve milli bayramlarda bile bir araya gelmekten kaçınıyor.
Bir taraf iyi bir taraf kötü
Bir taraf gece bir taraf gündüz.
En basit bir sohbetin sonucu bir anda silahlı çatışmaya kadar gidebiliyor.
Normal şartlarda birbirlerine en ufak bir kötü söz söylemekten imtina eden aynı yerleşim merkezinin insanları sabah akşam medya üzerinden birbirlerine saldırmaktan çekinmiyorlar.
“Türkiye neden böyle?” sorusuna cevap bulamıyoruz.
Birbirini asla dinlemeyen ancak karşısındakinin bileğini bükmek adına sürekli konuşan milyonlar var.
Ve işin kötüsü bu birbirini dinlemeyen-anlamayan milyonların sayısı her geçen gün artıyor.
“Krizden beslenmek” şeklinde bir siyaset mevcut.
Hiç bitmeyen ve yıllar yılı devam eden bir kriz.
Varsa yoksa sert siyaset.
Biz siyasetçilere bir kez daha soruyoruz.
“Gerçekten bizi ayıran, birbirimize düşman eden siyaset nedir ve bu siyasetten ne zaman vazgeçeceksiniz?”