Türkiye’nin parlamenter sistem ile yönetildiği zamanlarda kabul etmemiz gerekiyor ki daha fazla dünya görüşü ve daha fazla fikir vardı.

2018 yılında “merhaba” dediğimiz Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile birlikte söz konusu görüşler ve o görüşlerin savunulduğu fikirler nerede ise iki kutuplu bir hale geldi.

Farklı dünya görüşleri elbette ki yine mevcut.

Ancak Cumhurbaşkanı seçilebilmek için gerekli olan yüzde 50+1lik oy oranı dolayısı ile o kanatta bulunan ve oyu en fazla olan siyasi parti ile en az oy yüzdesine sahip bulunan siyasi parti yada partilerin görüşleri bir noktadan sonra birbirleri ile olağanüstü örtüşmeye başladı.

Böyle bir noktada meydana gelen mecburi birliktelikler ister istemez var olan doğruları da yanlışları da nerede ise aynı düzleme getirdi.

Bu durum siyaseten doğruları da yanlışları da adeta tek bir noktada değerlendirmeye almaya başladı.

İki kutuplu siyaset arenasında maalesef herkes kendisine göre doğru olanı seçip işine gelmeyen ne varsa yanlış olarak değerlendirmeye başladı.

Gün içerisinde hemen her dünya görüşüne mensup arkadaşlarımız ile buluşuyoruz.

Yazılarımızda pek çok kez bahsettiğimiz gibi biz uzun yıllardır tartışmayı bıraktık.

Zira ne anlatırsak anlatalım karşımızdaki ile eğer aynı fikirleri aynı dünya görüşlerini savunmuyorsak tartışmak boşuna.

Kaybedeceğimiz zamana yazık.

Hem bizim için hemde karşı taraf için.

Muhatabınız hiçbir şekilde kendisinin yanlış yapmayacağına inanmıyor.

Bundan daha kötüsü sizin fikirlerinizin de asla doğru olmayacağına iman etmiş gibi.

Ne anlatırsanız anlatın “Sen benden daha mı iyi bileceksin?” diye savunmaya geçiyor.

-Dini bilgiler

Tarih bilgisi

Coğrafya

Matematik

Felsefe

Milliyetçilik

Ekonomi

Gibi konuların tamamında muhatabınız en yüksek ilmi yapmış gibi anlatıp duruyor.

“Siz bu kadar bilgiyi hangi üniversitede öğrendiniz?” diye soruyorsunuz.

Ben Üniversite görmedim, Lisede okumadım hatta ortaokula bile gitmedim ama Allah akıl vermiş bu anlattıklarımı öğrenmek için birde boş yere dirsek çürütüp Üniversitemi bitirecektim” dediği an “Pes vallahi” demekten başka bir çareniz kalmıyor.

Birbirimizi dinlemeden

Karşı taraf “ne diyor” sorusuna cevap vermeden

Belki benim bildiğim yanlıştır” diye düşünmeden

Karşı tarafa hak vermeden sürekli kendi bildiğini doğru zannetmekten

Başka bir işe yaramayan milyonlarca kitle oluştu.

Herkesin kendi doğrusu olunca ve herkes kendi doğrusundan başka bir gerçek tanımayınca.

Caddede sokakta aklını kiraya vermiş bir şekilde dolaşan milyonların içerisinde ister istemez kendinizi yalnız hissediyorsunuz.

Belki de doğru olan budur.