Sana sesleniyorum insanoğlu…
Yüzyıllardır aynı gökyüzünün altında yürüyorsun ama hâlâ birbirinin yarasını sarmayı öğrenemedin.
Adımların büyüdü, şehirlerin çoğaldı, yolların genişledi ama gönlün daraldı.
Biriktirdikçe kaybolan, koşarken düşen, ararken savrulan bir varlıksın sen…

Sana sesleniyorum…
Ne zaman unuttun bir tebessümün ağırlığını?
Ne zaman kıymetini yitirdi bir çift selâm, bir damla merhamet, bir tutam vicdan?
Kalbinin kapılarını sürgüledin de dışarıda kalan kimdi?
Düşmanın mı, yoksa en çok ihtiyacın olan insanlık mı?

Ey insanoğlu…
Kendini dünyanın merkezine koydun ama dünyayı küçültmekten başka bir şey yapmadın.
Hırsınla büyüdün, öfkenle konuşur oldun,
sanki koskoca evrende sana yer açan bir kudret yokmuş gibi nefes aldın her sabah.
Oysa unuttun:
İnsanı insan yapan gövdesi değil, gönlündeki yükü taşırken gösterdiği sabırdır.

Bir gün duracaksın.
Elindeki bütün hesap defterleri kapanacak.
Biriktirdiğin kinler, öfkeler, kırgınlıklar bir avuç toprağa bile sığmayacak.
O an anlayacaksın ki geriye kalan;
sadece kırmadığın kalpler, iyileştirdiğin canlar, dokunduğun ruhlar olmuş.

Bir bak kendine…
Kaç insanın yüzüne güneş oldun?
Kaç yaraya merhem, kaç gönüle umut verdin?
Çünkü unutma: İnsan, insana gölge de olur, güneş de…

Dünyayı güzelleştirmek için büyük sözlere değil,
küçük ama gerçek adımlara ihtiyacın var.
Bir selâm ver, bir gönül al, bir yük hafiflet…
Göreceksin, insanlık dediğin şey aslında beklediğinden çok daha yakında.
Sadece elini uzatman yeter.

Ve bil ki…
Sen ne kadar karanlığa yürürsen yürü,
insanlığın içinde bir yerlerde hep bir kıvılcım saklıdır.
O kıvılcımı büyüten de, söndüren de sensin.


Sana yeniden sesleniyorum insanoğlu…
Bazen öyle bir zaman gelir ki,
kendi gölgenden bile kaçmak istersin.
Kendi sesin sana yabancı gelir,
kendi kalbin sana yük olur.
Ama bil ki, insanlığı unutan sensen,
insanlığını hatırlatacak olan da yine sensin.

Bir aynaya bak…
Orada sadece gözlerini değil,
yıllardır susturduğun çığlıkları da göreceksin.
Kırdığın kalplerin izini,
içinde sakladığın pişmanlıkları,
konuşmadığın için boğulduğun cümleleri…

Ey insanoğlu…
Sen aslında bir hüzünden yaratıldın,
bir umuttan yürüdün,
bir sabırdan yoğruldun.
Bunu unutma.

Gün gelir, bir çocuk ağlar;
sen susarsın ama için titrer.
Bir yaşlı düşünür;
sen sustuğunu sanırsın ama ruhun konuşur.
Bir garip selâm bekler;
sen görmezden gelirsin ama vicdanın görür.

Çünkü sen, insanoğlu…
İyi olduğunda dünyanın çehresini değiştirirsin,
kötü olduğunda ise kendi karanlığında kaybolursun.
Ama işin en acı yanı şu ki:
Kaybolduğunun farkına bile varmazsın.
Ta ki bir gün, bir acı gelip kapına dayanır,
ve sana unuttuğun bir hakikati hatırlatır:
İnsan, insanla tamamlanır.

Bu yüzden…
Bir gün yürüdüğün yollar dar gelirse,
bir gün nefesin yetmezse,
bir gün yüreğin yorulursa
bileceğin en doğru şey şudur:
İyiliğe sarıl.
Çünkü iyilik, insanlığın en anlaşılır dilidir.

Duy beni ey insanoğlu…
Kibirden arın, öfkeden uzaklaş,
kendine dön, hakikate yaklaş.
Gönlüne bir kapı arala.
Çünkü insanlık dediğin şey,
gururun gölgesinde değil,
merhametin aydınlığında yeşerir.