Bu hafta sonu ODTÜ ve başka birtakım üniversitelerde milliyetçi öğrencilere ve fikir kulüplerine yapılan saldırıyı görünce geçmişe gittim.

Çok yıllar önce, bu yazıyı okuyan birçok kişinin bilmediği yıllara.
O yıllar Türkiye’de sağ sol olayları diye bilinen, anarşi yılları. Her sabah gazeteleri elinize aldığınızda onlarca çeşitli siyasi fikirlerden vatan evlatlarının öldüğünü, cenazelerinin gazete kağıtları altında yattığını resmeden fotoğraflar görürdünüz.


Bu fikir çatışması yerine, cinnet hali ülkemizin zeki binlerce evladının ölümüne neden oldu.


Zor yıllardı o yıllar. SSCB’nin yıkılmak üzere olduğu o iki kutuplu dönemde Sovyetler özellikle Bulgaristan üzerinden çok sayıda ajan ile Türkiye’de sosyalizm fikrini geliştirmiş, üniversiteler, liseler, meslek örgütleri sivil toplum kuruluşları çoğunlukla bu sosyalist ve veya komünist fikrin kontrolüne geçmişti.


Toplum mühendisleri ve emperyalist batı bu durumu görmezden geldi. Çünkü etki/tepki yasasına göre zaten bu oluşumun karşısına bir direncin olacağını biliyorlardı.

Üniversitelerde Anadolu’dan gelen bazı gençler sosyalizmi kabullenmeyince önce küçük kavgalar ile başlayan bu iki karşıt fikir tartışması ardından ölümle sonuçlanan bir mücadeleye dönüştü.


Bu iki yüzlü oyun ile ülkede kaosu yaratan batı bir yandan da Sovyetler Birliği üzerinde operasyonlarını sürdürüyor, Afganistan bataklığına Sovyetleri sürerek ekonomik ve askerî açıdan zayıflatıyordu.


Sol sosyalist hâkim güç yetmişli yılların sonuna doğru Türkiye’de yavaş yavaş yıkılmaya başladı.


Saha hakimiyetini sosyalistler kaybediyor, birçok üniversite ve organizasyonda uzun yıllar boyunca ideolojik açıdan savunma durumunda olan milliyetçiler kontrolü ele geçiriyordu.

İçinde yaşanılan zamanın dini etkileri, siyasi farklılıkları, azınlık psikolojisi ile birbirlerine sarıla sosyalist olmayan ama farklı kültür ve siyasi düşüncelerdeki örgütler başarılı olmuş ve hâkim sosyalist gücü yenmeye başlamıştı.
Bu kabul edilebilir bir durum değildi.

Bu tiyatroyu sahneye koyanlar, sağ sol kavgası ile bu iki gücü zayıflatmak ve yeşil kuşak projesi ile islamcı bir gücü öne çıkarmak istiyorlardı.


Sosyalistler için Sovyetler’i, milliyetçilik için Türk islam sentezini kullanarak Türkiye’yi yıkarken milliyetçilerin hakimiyeti bütün planları bozmuştu. Bu nedenle 1980’de ihtilal yaptılar ve bu gidişi durdurdular. İhtilal sağ sol iki gücü hızla yok etti ve ılımlı islam ve PKK hâkim kılındı.


Artık saha bu iki batı destekçisi güce teslim edilmişti. Turgut Özal’ın buradaki rolü tarihin kirli sayfalarında duracak. Bu ılımlı İslam ile yeşil kuşak projesi, SSCB’nin yıkılması, tek kutuplu dünya, yeni dünyan düzeninin kurulmasının yolundaki engeller kaldırılmış oldu.
O karanlık yıllarda farkında olarak ya da olmadan bir takım gizli örgütlerin operasyonunda sol ve sağ kullanılmıştır.
Ancak Türk Milliyetçileri bunun farkına varmakta gecikmiş olsalar da yetiştirilme tarzları nedeniyle kullanılmaya avantajlı olmadıkları için bu operasyonlarda asıl siyasal islamcılar kullanılmış ve bu suçlar çoğunlukla Türk Milliyetçilerinin üstüne atılmıştır.


Bunun tipik örneği FETÖ terör örgütü ve yaptıklarıdır.


Bugün OTDÜ’de olanlar benzer organizasyonun bir uygulaması gibi durmaktadır.

Güçlenen Türk Milliyetçiliği siyasal mühendisleri rahatsız etmiş, sosyalist güçler maşa olarak kullanılarak Türk Milliyetçilerine gözdağı verilmeye çalışılmış ayrıca gündemin değiştirilmesi planlanmıştır.

Bu planın başarı şansı yoktur.


Türk Milliyetçileri eskisinden daha bilgili, ideolojik olarak daha donanımlı ve önemli geçmiş tecrübeye sahiptir.
Geçmişte var olan bu kavganın yeniden çıkacağını düşünmek saflıktır.


Çünkü Türk Milliyetçileri artık geniş halk kitlelerinin tek çıkış fikri olduğunun farkındalar. Karşılarına çıkarılan sosyalist fikir artık çökmüş ve tarihin çöplüğüne atılmıştır.

Dayanağı ve gerçekliği yoktur.


Önümüzdeki günlerde benzer eylemler olacağı görülmektedir.

Bu nedenle geçmişin tecrübesi ve çağdaş yönelimleri ile Türk Milliyetçilerinin dikkatli olması ve iç sorunlarını hızla çözmesi gereklidir.


Bu mayanın tutacağı ve yeşil kuşak projesinin çöktüğü, BOP’un bu coğrafyada uygulanmasındaki tek engelin Türk Milliyetçiliği olduğunu herkes bilmeli ama asıl Türk Milliyetçileri bu konuda çok dikkatli olmalıdır.
Önümüzdeki çağ “Türk Çağı” olacaktır.
Şimdi buna inanmak ile başlamak zamanıdır.