1821 ile 1922 yılları arasında Balkanlardan yedi milyon Türk göçtü ve bu tarihler arasında katliam açlık ve hastalıktan beş milyonun üstünde Türk vatandaşı hayatını kaybetti.

Kaynak, Justin McCarthy tarafından yazılmış “ölüm ve sürgün (1821-1922), olup bu sürgün ve katliamların ardından o bölgede Sırplar, Yunanlılar bağımsızlık ilan ettiler.

Ermeni komitacıları, Rus ordusu ve Osmanlı içerisindeki işbirlikçileri tarafından 8Şubat 1914 tarihinden yani Yeniköy Anlaşmasından başlayarak “Vilayet-i Sitte” olarak bilinen illerde 1915 yılına kadar beşyüzbin üzerinde Türk ve Müslüman katledilmiştir.

Bu dönemde Rus ordusuna katılan Ermeni sayısı yüz elli bini geçmiş, soykırım naraları atan toplam Ermenilerin tüm Osmanlı topraklarındaki nüfusu bir milyon beş yüz ile bir milyon sekiz yüz bin, tehcirden muaf olanların sayısı üç yüz bin, bu tehcir sırasında kanun dışı davrandıkları için yargılanıp idam da dahil ceza alan Osmanlı mensubu satısı bin altı yüz civarındadır.

Nitekim Mondros mütarekesi sonucu Malta’ya sürülen 144 Osmanlı aydını bu nedenle işkenceye maruz kalmış, tehcir bölgelerini işgal eden İngiltere ve Fransa katliama dair tek bir delil bile bulamamıştır.

Bulsalardı Malta sürgünleri cezalandırılacaktı.

Kaldı ki yapılan tespitler bir milyon altı yüz bin Ermeni’nin o tarihlerde sağ ve yaşıyor olduğudur.

Bu nasıl soykırımdı?

Bu konudaki kaynaklar TEKAR ve yine Justin McCarty’nin “Turks andArmenians” adlı eseri, Devlet arşivleri ve birçok yabancı yazarında tespitleri. Yani bir yalan inşaası.

Kurtuluş savaşı yılları. Egede ve işgal edilen Anadolu topraklarında 640 000 Türk sivil Yunan ve diğer işgal orduları tarafından öldürüldü.

Sistematik cinayet ve tecavüzler alışkanlık haline gelmiş, birçok köy ve ilçe yakılmıştı.

Kurtuluş savaşında düzenli orduda şehit olan Türk sayısı 35 000. Cumhuriyeti kurmak kolay olmadı yani.

Türkiye Cumhuriyeti döneminin bağımsız tek Türk devletiydi. İkinci Dünya Savaşı ile kuruluşunun ilk yıllarında karşı karşıya kaldı.

Birinci Dünya Savaşının sonrasında kurulmuştu ve ikinci Dünya Savaşının içinde yer almak istemiyordu.

Rusya savaşa girmişti ve kendi içerisindeki Türkleri riskli gördü 1944 yılında şimdiki nüfusları yaklaşık 500 bin olan Ahıska Türklerini sürgüne gönderdi ve bu sürgün sırasında yüz binin üzerinde Ahıska Türkü hayatını kaybetti.

Aynı tarihte yani 1944’ de Kırım Türkleri de sürüldü ve sürülen nüfusunun neredeyse yarısı yani neredeyse yüz bin Kırımlı da benzer şekilde hayatını kaybetti.

Bu trajediler daha uzatılabilir. Anadolu’da ve Türk’ün yaşadığı her coğrafyada, sürgünler işgaller, cinayetler, katliamlar hiç bitmedi.

Milyonlarca Türk hayatını kaybetti.

Balkanlarda, Kırım’da Kurtuluş savaşında Anadolu’da Türklere karşı sistematik bir soykırım uygulandı.

Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” misali yalan, toplum mühendisliği ile naylon hikayeler, bilinçli isyanlar, çeteler marifeti ile düzensizlikler yaratıldı.

Türkler yaşadığı bunca acılı sürece ve kaybına rağmen soykırımcı haline getirildi.

Bu emperyalist oyun bugün de devam ediyor.

Kıbrıs Türklerine EOKA ile soykırım son anda önlenebildi. PKK denen adi, narkoterör örgütü Elli bine yakın vatan evladının şehit olmasına neden oldu.

Şimdi bize neden Türk Milliyetçisisiniz?” diye soruyorlar.

Bu dünyada Türkçü olmaz ve birlikte mücadele etmezsek yaşama şansımızın olmadığını görüyoruz.

Bir kısmını bu nedenle yukarıda özetledim.

İkinci Dünya Savaşındaki Cephelerdeki kayıpları saymazsanız son iki yüz yılda belki de en fazla kaybı Türkler yaşadı.

Dünyada en fazla katliama uğrayan ırkların başında Türkler geliyor.

Ne yapalım?

Millet bilincimizi kaybedip, emperyalistlerin kölesi mi olalım?

Kırk çeri ile Çin sarayını basan Kürşad’ın genlerini taşıyoruz.

Çare yok biz olacağız ve Tüm dünya huzur bulacak.

Bazılarına vereceğimiz rahatsızlıktan da çok mutlu olacağız.