Gün, yorgun bir yüz gibi yavaşça batıya yaslanırken başlar akşam rüzgârları. Sanki gökyüzü, gün boyu biriktirdiği bütün suskunlukları bu rüzgârlarla fısıldar insana. Sessizdir ama bir o kadar da derin... Bir ağacın yaprağını hafifçe oynatırken, bir yüreği de yerinden oynatır kimi zaman.

Benim için akşam rüzgârları, geçmişin hafifçe yüzüme dokunuşudur. İçinde senin sesin vardır mesela... Bir zamanlar konuşulmuş kelimelerin gölgesi, bir zamanlar tutulmuş ellerin sıcaklığı... Akşam rüzgârı, özlemin sesidir. Her esişinde başka bir anıyı savurur önüme. Bir tebessümle başlar ama gözyaşıyla biter çoğu zaman bu esinti.

Sokak lambaları bir bir yanarken, rüzgâr hâlâ üzerimde dolanır. Gönlümde kalan her eksik cümleyi, her yarım kalmış vedayı hatırlatır. Ve ben, kendi içime doğru yürürüm o an... Kimseler anlamaz. Oysa rüzgâr bilir. Onunla konuşurum çoğu zaman. Sessizce anlatırım, o da sessizce dinler. Belki de dünyadaki tek dert ortağım odur, bilemem...

Ve ne zaman bir akşam rüzgârı esse, seni hatırlarım. Adını anmam belki ama içimde bir yer hep sana döner. Çünkü bazı duyguların dili yoktur; sadece mevsimi vardır. Ve senin mevsimin, hep akşam rüzgârlarına denk gelir.

Rüzgâr diner bir süre sonra… Ama içimde başlattığı fırtına kolay kolay susmaz. Ne zaman akşam olsa, yüreğimin kapısını çalar o tanıdık esinti. Her gelişinde başka bir yara kabuk bağlar, bir başkası kanar yeniden. İnsan bazen sırf bu yüzden akşamları sevmez olur… Bazen de sırf bu yüzden akşamları bekler.

Bir bardak çay alırım elime… Sıcaklığıyla ellerimi değil, içimi ısıtmaya çalışırım. Rüzgâr dışarda, sen içimde… İkisi de aynı anda eser. Biri saçlarımı dağıtır, diğeri düşüncelerimi. Kalbim, gün batımına doğru ağır ağır çöken o hüznü sindirmeye çalışırken, dilime hep aynı cümle dolanır:
"Keşke biraz daha kalsaydın..."

Bazen bir çocuk kahkahasında, bazen bir sokak kedisinin gözlerinde görürüm seni. Rüzgârın savurduğu bir poşet bile hatırlatır yokluğunu. Çünkü insan, sevdiği birini kaybettiğinde değil sadece… Onu hatırlatan her ayrıntıya rastladığında eksilir biraz daha.

Gözlerim gökyüzünde, içim seninle…
Karanlık çökse de etrafa, içimde hâlâ bir ışık yanar:
Senin hatıran…

Ve ben, her akşam rüzgârında yeniden karşılaşırım seninle.
Konuşmadan, dokunmadan, ama hep hissederek…
Çünkü bazı kavuşmalar sessizlikte gizlidir, bazı sevdalar da vedalarda…