Bu sütunlarda yazdığımız “Yurttaşlık bilgisi” başlıklı makalemizin bu kadar fazla ses getireceğini işin doğrusu bizde ummuyorduk.
Toplumun hemen her kesiminin ortak beklentisi olan “düzgün insan” profilinden hemen her geçen gün biraz daha uzaklaşmış olmalıyız ki herkes olmasını istediği bütün özellikleri bir kenara bırakıp “sadece düzgün insan-iyi insan olsun yeter” noktasına kadar gelmiş durumda.
Bizim gibi milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının da temel ve ortak beklentisi “Erdemli yurttaş” beklentisi.
Bizim “Yurttaşlık bilgisi” başlıklı yazımız üzerine İYİ Parti Muğla milletvekili Prof.Dr. Metin Ergun “ATATÜRK döneminden sonra, hadi biraz uzatırsak 1950’den sonra “Erdemli Yurttaş” yetiştirme programından vaz geçtik gibi” şeklinde müthiş ama bir o kadarda en azından bizi ürküten bir tespit yaptı.
Söz konusu “Erdemli Yurttaş” ifadesinin içini yüzlerce-binlerce-on binlerce tanım ile doldurmak mümkün.
Ancak sayı ne olursa olsun sağımıza solumuza baktığımızda Kıymetli Metin Ergun hocamın da değindiği gibi “Erdemli Yurttaş” konusunda çok büyük kayıplar yaşadığımız gerçeği ile yüzleşmek durumunda kalıyoruz.
Bizim memlekette “Kumaş ne ise elbise de odur” şeklinde bir ifade var.
Vatandaşlarımız hemen her platformda kumaşı 86 milyon nüfus elbiseyi de o 86 milyon arasından seçilip TBMM’ye giden 600 milletvekili olarak değerlendirir.
“86 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının tüm olumsuzluklarını 600 milletvekilinin omuzlarına yüklemek doğrumdur?” sorusuna işin doğrusu tam olarak cevap evet yada hayır cevabını vermek gerçekten zor.
Ancak doğum tarihi 29 Ekim 1923 olan Türkiye Cumhuriyetinin ileriye gitmesini beklerken her geçen gün geriye gitmesini de uygulanan politikalardan ayrı tutmak zor.
Türkiye 14 mayıs 1950’de çok partili siyasi hayata “merhaba” dedi.
O tarihten bugüne 75 yıl geçti.
75 yıl “Erdemli Yurttaş” yetiştirebilmek için gerçekten iyi bir zaman dilimi.
Geçen bu 75 yıllık zaman dilimi içerisinde göreve gelen Milli Eğitim ve Kültür bakanları ve o bakanlıklara bağlı kadrolar ile Diyanet İşleri başkanlığının yaptıkları ve yapamadıkları şimdi içerisinde bulunduğumuz süreci çok net bir şekilde özetliyor.
Caddede sokakta kimi görsek tamamı “-Yüksel bey çok büyük bir ahlaki yozlaşma ile karşı karşıyayız” diyor.
Aynı insanlar “Eğitim sistemimiz tel tel dökülüyor” ifadesini kullanıyor.
Söz konusu vatandaşlar “Nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olan Türkiye Cumhuriyetinde camiler boş, Namaz kılan oruç tutan nerede ise kalmadı, İslam dini karşıtı akımlar her geçen gün yükseliyor” diyorlar.
“İşini düzgün yapan bürokratı mumla arar olduk” diyorlar.
“Siyaset arenası ise artık tam olarak raydan çıkmış durumda, seçimde bir partiden seçilen milletvekili, belediye başkanı dönem içerisinde birden fazla parti değişmekte hiçbir beis görmüyor, utanma arlanma kalmadı” şeklinde konuşuyorlar.
Bu tür olumsuz ifadelere ancak “kumaş ne ise elbise odur” cevabını verebiliyoruz.
Bu kadar olumsuzluklar karşısında “Erdemli Yurttaş” kavramını nasıl hayata geçireceğiz.?
Gidişata baktığımızda zor hatta imkansız gibi.
Çözüm bilen varsa gelsin bizi de ikna etsin.