Siyasi partiler demokrasilerin vazgeçilmez unsurlarıdır. Hangi parti bulunduğu konjonktürde milletine güven veriyorsa o parti bir dönem için seçilir, işbaşına getirilir ve belli bir süre verilerek memleketine yapacağı hizmetler gözlem altında tutulur. Bu arada iktidar partisinden başka bir de muhalif partiler vardır ki, her ne kadar icranın başında olmasalar dahi iktidarı denetleyen, yanlışlarını açık açık söyleyip milletin dikkatlerini o noktaya çeken muhalefet partileridir.

                Genellikle gerçek demokrasi ile yönetilen ülkelerde muhalefet partilerinin hedefinde her zaman iktidar partisi vardır. Onun hata ve yanlışlarını elinden geldiği kadar halka anlatır ki, ortaya koyduğu kendi projeleriyle iktidar olsun. Ama her ne hikmetse 15 Temmuz 2016 yılından sonra MHP sayesinde bir muhalif partinin diğer muhalefet partilerini eleştirmesine şahit olduk.

                MHP’nin bu hareketini sonrasında anlamaya çalıştık ki, 11 Mart 2009’da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yaptığı bir konuşmada: “Kürt sorunu ülkemizin en önemli sorunlarından biridir ve yakında çok güzel şeyler olacak.” Sözleriyle çözüm sürecinin başlayışı ve bu süreçte ülkemizde yaşanan “BEKA” sorununa birde 15 Temmuz 2016 da FETÖ darbesi eklenince:(sanıyorum ki burada bazı güçler devreye girdi) MHP bugüne kadar hükümete yaptığı sert eleştirilerden bir anda vazgeçerek, hükümet lehinde tavır aldı ve muhalefete muhalefet yapma siyasetini başlattı.

                İktidarın büyük yanlışlarına rağmen MHP’nin hiçbir eleştiri yapmadan hâlâ AKP’yi destekliyor olması; büyük çoğunluğu Başta Meral Akşener, Koray Aydınve Ümit Özdağ gibi isimlerden oluşan birçok milliyetçi ve ülkücü ileri gelenler MHP’den ayrılarak 25 Ekim 2017 tarihinde İYİ Parti’nin kurulmasını gerçekleştirdiler. 

                Meral Akşener Başkanlığında İYİ Parti’nin kurulması, sadece MHP den ayrılanları değil, iktidarın bütün yanlışlarına rağmen Ana Muhalefet Partisi CHP’nin bir türlü oy oranını %25’in üzerine çıkaramaması muhalif kesimde büyük umut ve heyecan yarattı. Çok kısa zamanda İYİ Parti büyüyüp gelişti. 2019 seçimleri gibi çok kısa zamanda %10 barajını aşmaya çalışan İYİ Parti, milletin her kesiminin teveccühünü kazanmıştı. Ayrıca CHP’nin Ankara, İstanbul ve diğer büyük şehirlerde de İYİ Parti oylarıyla belediye başkanlıklarını kazanmış olmaları millette taze bir heyecan, umut ve güven oluşmasına sebep olmuştu.

                Bu gelişen güzel hava 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Genel seçim sonrasında alınan yenilgi ile birden bire bozulur oldu. Yaklaşık dört yıldır sürdürülen Millet İttifakının güzel havası, İyi Parti’nin artık tek başımıza hareket edeceğiz kararıyla son buldu. Bu son buluşa, Millet İttifakına HDP’nin(bugünkü adıyla DEM) gölgesinin düştüğünü sürekli vurgulayan Cumhur İttifakının da rolünün olduğunu sanıyorum.

                31 Mart 2024 seçim çalışmaları süresince, ülkemizde yokluğun ve yoksulluğun kemirdiği sosyal yapılar birer birer çökerken, devletin kurum ve kuralları 22 yıllık AKP İktidarı tarafından işlemez hale getirilmişken, torpil, yandaşı kayırma had safhaya gelmişken İyi Parti iktidarı eleştireceği yerde bütün propaganda enerjisini muhalefeti ve özellikle İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlarını eleştirmekle harcadı.

                Genellikle sağduyu sahibi herkes görüyordu ki 31 Mart 2024 yerel seçiminde üç kişi yarışıyordu ve bunlar; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her fırsatta vurguladığı: “İstanbul giderse Türkiye gider.” Sözü 2019 seçimlerinden sonra 31 Mart 2024 seçimlerinde de devletin her türlü imkânını kullanarak, bakanlarına kadar İstanbul’da sahaya inmelerine rağmen İstanbul dâhil 2. Defa hem de bütün yurt genelinde milletin tepki oylarıyla yerel manada iktidar el değiştiriyor, AK Parti büyük bir yenilgiye uğruyordu.

                Bütün bu olacakları taban gördü ama İYİ Parti yöneticileri göremedi demeği kabul etmek çok zor olsa da maalesef oldu.(Bunda “bazı güçlerin” benim tabirimle: “Tanrının Yaramaz Çocukları”nın bir dahli var mı bilemiyorum.)“Özübaşına” seçimlere yalnız girileceği İYİ Partinin MYK’sında kabul edilmesinden sonra Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sayın Burak Akburak, konu hakkında teşkilatlarla fikir alışverişinde bulunmak üzere Kocaeli İl Başkanlığına geldiğinde kendisiyle yapılan ön görüşmede: “%7 – 8 oy oranını %10 ve daha üzerine çıkarmak mümkün, ancak oy oranı  %3 – 4 civarına düşerse bu durumdan çıkmak çok zor olur.” Denildi. Ama gördük ki, İYİ Parti kolay olanı değil, zor olanı seçti.

                Bu seçimin sonucunda şunu söyleyebiliriz ki; İYİ Parti tabanın teamüllerini dikkate almayıp, adeta ben ne dersem o olacak dayatmacılığı partiye mutlak yenilgiyi getirmiştir. Bunun sorumluları her kim ve kimlerse hesabını 27 Nisan 2024 Olağanüstü Genel Kurultayında vermeğe mecburdurlar.