Türkiye son yılların en vahim manzarasıyla karşı karşıya: Öğretmene yönelik şiddet hızla artıyor. Veliler okul basıyor, eğitimciler tehdit ediliyor, sınıf kapısında saldırıya uğruyorlar.

Bilgi taşımak için sınıfa giren öğretmen, artık önce can güvenliğini düşünüyor. Bu tablo yalnızca eğitimin değil, toplumun çöküş işaretidir.

Oysa öğretmen; çocuğun karakterini şekillendiren, ahlâkını yoğuran, zihnini ışığa çıkaran kişidir. Bugün sınıflarda sadece ders anlatılmıyor; şiddet gören çocuklar teselli ediliyor, aile sorunları yaşayan öğrencilere yol gösteriliyor, karanlıkta kalan akla pusula tutuluyor.

Ancak gerçek şu ki, bu olumsuzlukların oluşmasında sadece saldırganların değil, bazı öğretmenlerin de payı var.
Önce açık konuşalım:
Öğretmene el kaldırmak, bir ülkenin geleceğine saldırmaktır.
Hiçbir gerekçe bunu haklı çıkaramaz.

Fakat öğretmenlik gibi kutsal bir meslekte herkes aynı özenle hareket etmiyor. Bazı öğretmenlerin sabırsız, iletişimsiz, veliyi dışlayan tutumları gerilimi tırmandırıyor. Dahası, sorunu çözmek yerine daha da büyüten bu tavırlar, velilerin tepki göstermesine neden oluyor.
Elbette tüm bunlar şiddeti haklı çıkarmaz ama sorunun bütününü anlamadan çözüm üretmek de mümkün değildir.

Öğretmenlerimizin büyük çoğunluğu fedakâr, vicdanlı, sabırlı ve değerli ve mesleğine bağlıinsanlardır. Onların emeğini herkes saygıyla anıyor.

Ancak az sayıdaki hatalı davranış bile tüm mesleğin saygınlığını gölgeleyebiliyor. Bu yüzden hem devletin hem toplumun öğretmeni koruması kadar, öğretmenin de kendi mesleğinin ağırlığını taşıma, mesleğinin itibarını koruma sorumluluğu bulunuyor.

Gerçek çok nettir:
Öğretmeni korumayan devlet geleceğini koruyamaz;
Mesleğinin sorumluluğunu taşımayan öğretmen ise o geleceğin yönünü belirleyemez.

Uzun süredir öğretmenin emeğini değersizleştiren, onu hedef hâline getiren bir sosyal iklim var. Caydırıcı olmayan cezalar, siyası baskılar, sertleşen söylemler, artan gerginlik… Bu sadece öğretmeni değil, tüm toplumu çürütüyor.

Çünkü öğretmen korkarsa ders işleyemez.
Öğretmen üzülürse öğrenci öğrenemez.
Öğretmen yalnız bırakılırsa ülke karanlığa yürür.

Artık güçlü bir irade gerekiyor:
Meclis caydırıcı yasalar çıkarmalı,
Okulların güvenliği güçlendirilmeli,
Veliler eğitimin ortağı olduğunu hatırlamalı,
Toplum ise öğretmene hak ettiği saygıyı yeniden göstermelidir.

Unutmayalım…
“Öğretmeni yok sayılan bir ülke, geleceğini bile bile karanlığa teslim eder.”

“Öğretmeni güçlü olan toplum, geleceğin masasında söz sahibidir.”