Dışarıdan bakınca hayatım sıradan görünür belki. Gülerim, konuşurum, insan içine karışırım. Ama kimse bilmez… Asıl fırtına içimde kopar. Ben derdimi içimde yaşarım. Ne gözyaşım akar, ne de sesim çıkar. Yüzümdeki tebessüm çoğu zaman içimin çığlığına perde olur.
İçimde bir dünya kurdum, kimsenin göremediği. Ne bir misafir alır, ne de bir yolcu uğrar. Orası bana ait; en kırık, en gerçek hâlimle yaşadığım yerdir. Çünkü dışarısı anlayamaz beni. İnsanlara “iyiyim” derim, ama içimde ne savaşlar verdiğimi bilmezler. Her “iyiyim” bir suskunluk, her “sorun yok” bir haykırıştır aslında.
Hayatın serencamı da böyle değil mi zaten? En çok içine attıklarınla büyürsün. Dışındakiler yargılar, anlamaz, yorumlar. Ama bir tek sen bilirsin ne çektiğini. O yüzden susarsın. Çünkü kelimeler yetmez anlatmaya, çünkü anlatmak da yorar insanı.
Ben içimde büyütürüm acılarımı, sessizce severim, sessizce üzülürüm. Bir gözyaşı bile düşmez çoğu zaman yanaklarıma, çünkü artık içimde ağlamayı öğrendim. Bu bir alışkanlık değil, mecburiyetin ta kendisidir. Çünkü herkesle her şeyi paylaşamazsın. Her acı anlatılmaz. Her yara gösterilmez.
Bazen bir kalabalığın ortasında bile kendimi yapayalnız hissederim. İnsanlar konuşur, güler, hayatlarına devam eder… ama ben içimde başka bir âlemin ağırlığını taşırım. Bu bir külfet değil aslında, bir varoluş biçimi. İnsan büyüdükçe, yaşadıkça, iç sesini daha çok dinlemeye başlıyor. Çünkü dışarının sesi çok gürültülü, çok aceleci… İçimiz ise sabırlı, derin ve sessiz.
Konuşmadıklarım, anlatmadıklarım biriktikçe ağırlaştım. Ama öğrendim… Her acı taşınır, her yük bir şekilde dengelenir. Yeter ki insan içine dönmeyi bilsin. Dışarıdaki onca gürültüye rağmen içindeki sükûneti koruyabilsin.
Kimi zaman geceleri yıldızlara bakarken içimden geçenleri bir tek gökyüzü duyar. Çünkü o da benim gibi sessizdir, sabırlıdır. Belki bu yüzden dertlerimi ona emanet ederim. Belki bu yüzden içimdeki sancıları geceyle paylaşırım. Gündüzün kalabalığına değil, gecenin tenhalığına sığınırım.
İçimde yaşıyorum… çünkü içim en güvenli yerim. Çünkü kimse orayı kirletemez. Çünkü orada ben, en saf hâlimle varım. Ve biliyorum; bazı hikâyeler sessizce yazılır, bazı yaralar sessizce iyileşir. Ve bazı insanlar sessizliğiyle dünyayı anlar… anlatmaz.