Bazı yalnızlıklar vardır, kalabalıkların ortasında başlar.
Gülüşlerin arasına saklanır, sesini kimse duymasın diye derinlere gömülür.
İnsan, en çok da anlatacak çok şeyi varken susunca yalnız kalır.

Yalnızlıklar denizi engindir.
Ne kıyısı görünür ne de dibi…
Her dalga, geçmişten bir hatıra getirir insanın ayaklarına.
Bazen bir bakış, bazen yarım kalmış bir cümle…
Toplarsın, biriktirirsin ama kimseye veremezsin.

Bu denizde yüzmeyi herkes beceremez.
Kimi boğulur sessizce,
Kimi de suskunluğundan bir ada kurar kendine.
Ama bilmezler; en sağlam sandığın adalar bile
Bir gecede çöker özlemin ağırlığıyla.

İnsan bazen bir omuz ister,
Bazen sadece “buradayım” diyen bir ses…
Ama yalnızlık öyle nankördür ki,
İhtiyacın olan her şeyi senden önce alır.

Ve bu denizin bir de gecesi vardır.
Gündüz sustukların, gece konuşur insanın içinde.
Yastığa değen baş, en ağır itirafları fısıldar karanlığa.
Kimse duymasa da kalp bilir;
En uzun yolculuklar, uykusuz gecelerde başlar.

Bazı yalnızlıklar seçilmiştir sanılır,
Oysa çoğu mecburiyettir.
İnsan herkese yetişirken,
Kendine geç kalır.
Sonra da “iyiyim” dediği her cümlede
Biraz daha uzaklaşır kendinden.

Deniz tuzludur…
Yalnızlık da öyle.
Gözlerinden taşar bazen,
Ama kimse fark etmez.
Çünkü güçlü durmak öğretildi insana,
Anlatmak değil.

Ve işte o an anlarsın:
Yalnızlık, bir eksiklik değil;
Anlaşılmamışlığın en derin hâlidir.
Denizin ortasında değil,
İnsanların arasında kaybolmaktır asıl boğulmak.

Yine de bu denizde bir umut saklıdır.
Her dalga, kıyıya varmayı öğretir biraz.
Her acı, sabrı…
Belki bir gün, aynı denizde yalnız yüzmeyen bir yürekle
Göz göze gelirsin.

O gün gelene kadar,
Yalnızlıklar denizinde kürek çekmeye devam et.
Çünkü en derin sular,
En gerçek insanları büyütür.

Ve gün gelir,
Aynı denizi aşmış bir yürek
Senin sessizliğini tanır.
İşte o zaman anlarsın;
Yalnızlıklar denizi,
İnsanı boğmak için değil,
Derinleştirmek için varmış.