Yazmak, şiir söylemek, tiyatro yapmak, saz çalmanın zamanından geliyorum ben.

Benim gençliğimde yaşama ait en önemli şeydi bu sanatlardan biri ile uğraşmak. Aramızda spor yapan arkadaşlar vardı onlar için bile sanat en azından seyredilen, dinlenilen, okunan şeydi.

Sanat yapanlar için spor ise birliktelik taraftar olmak, gurur duymak demekti.

Ben edebiyat ve spor çağından geliyorum.

Bu nedenle bu çağın ellerimizin arasından uçup gittiğinizde şahidiyim.

Kendimi bildim bileli yazıyorum.

İlkokul öğretmenimin muhteşem el yazısını taklit etmeye başladığım ilk gün ne yazayım diye düşünürken kendimi yaşadığım kasabayı yazarken bulmuştum.

Her yazdığım öyküyü, şiiri, oyunu önce uzun uzun seyrederim. İçimde tarifsiz bir heyecan ile bıkana kadar tekrar okurum.

Çünkü yazmak benim kanatlarımdır, özgürlüğüme uçurur beni.

Orta okulda, lisede yazdım.

Lisede başlayan tiyatro serüvenimde onlarca oyunu yönettim, onlarca oyunda rol aldım.

 Üniversite yıllarımda “Kayseri Büyükşehir Belediyesi Konservatuvarı tiyatro bölümü”nün kuruculuğunu ve başrejisörlüğünü yaptım.

O yıllarda birçok yarışma ve festivalde tiyatro bölümü çağdaş tiyatroya getirdiği yenilikler nedeniyle onlarca ödül aldı.

Bu tiyatro deneyimi yazarken bana,diyalog yaratma ve betimlerken kelime ekleme gücü verdi.

Daha konuşarak, daha insana dokunanları yazabilmek için tiyatro bana geniş bir ufuk açtı.

Yıllardır haftada en az bir gün gazetede köşe yazmaya çalışıyorum.

Köşe yazarlığının, gazeteci bakışının, benim edebi dilime önemli katkıları oluyor.

Gazetede köşe yazmak aslında hece vezni ile şiir yazmak gibi.

Her bir makale şu meşhur beş “N” vebir “K” yı yazıda tamamlamak, günün gerçeklerinden kopmamaya çalışmak, sizin olmayan cümleleri kullanarak sizin fikirlerinizi yazmak.

Sonuç olarak dikenli bir yolda hem edebiyatta kalmak, bunu yaparkende gazeteciliğin kurallarından çıkmamayı öğreniyorsunuz.

Bir kitabım kitap severler ile buluştu. “Lütfen SevgilereBasmayın”benim ilk evladım. İki tiyatro onununu içeren kitabım basımda. Bir şiir kitabımda basım için son düzeltmeler aşamasında.

Bunlardan bahsetmemi görmemişlik olarak değerlendirebilirsiniz ama yazmak benim için hayatımın en önemli tarafı.

Yazdıklarımı paylaşırken evlatlarından gurur duyan bir baba gibi hissediyorum kendimi.

Gebze Belediyesi 23–25 Mayıs tarihleri arasında kitap tanıtım günleri düzenlemiş. Ne güzel bir etkinlik. Yüzlerce yazar ve kitap ile tanışacak Gebze.

Çok sevindirici. Bu etkinliğe benim de dahil olduğum Gebze’de yaşayıp çalışan bazı gazeteci ve yazarlar davet edilmemiş.

Unutulmuş ya da yok sayılmışız.

Ne gam! Bizler yazmak mevsiminin çocuklarıyız, unutulmak çağına girmiş olsak bile.

Ben yazmayı yaşamımın bir parçası olarak görüyorum. Gönül isterdi ki içinden yaşadığımız Gebze sakinleri ile sohbet edip edebiyat konuşalım ama dahil edilmemişiz.

Unutmak yüzyılı sağ olsun!

Yazmak beni içsel özgürlüğüme taşıyan Pegasus’un kanatları.

O kanatlar ve yüreğimin içindekileri için; mekânın, desteğin, önemi yok. Hatırlanmak iyidir ama, yazarın kendine yolculuğunda yalnızlık usüldendir.

Biz yazmaya devam edeceğiz biliyorum ki Anadolu’nun kadim insanları da okumaya devam edecek.

Mekanlar, günler, festivaller unutsa bile bizi.