Bu dünyanın derdi, sanki yüzyıllardır bitmeyen bir şarkı gibi…
Kimi açlıktan ağlar, kimi sevgisizlikten,
kimi de elindekinin kıymetini bilmeden yaşar da şükürsüzlüğün derdine düşer.
Birinin derdi ekmek, diğerinin derdi kalp…
Ama ortak bir yanımız var: Herkesin bir sızısı var içinde.
Gökyüzü ağlarken toprağa bereket verir de,
insan ağladığında neden sadece yüreği kurur?
Niye her gözyaşı bir umut değil de, bir umutsuzluk damlasına dönüşür?
Niye bu dünya, merhametin yerine menfaati koydu?
Neden gülüşler sahte, dostluklar geçici, sevgiler yarım kaldı?
Belki de dünyanın derdi, insanların kalbinde gizlidir.
Taşlaşmış gönüller, unuttuğu vicdanlar, terk edilen dualar…
Artık herkes “ben” diyor, “biz” kalmadı.
Herkes bir şey istiyor ama kimse vermek istemiyor.
Oysa dert, paylaşıldıkça azalırdı eskiden.
Şimdi dert bile yalnız kaldı bu çağda.
Bir çocuk açken, bir annenin yüreği sızlıyorsa,
bir baba işsizliğe mahkûm edilip umudunu kaybediyorsa,
bir genç hayal kurarken bile korkuyorsa,
bu dünyanın derdi daha çok bitmeyecek demektir.
Ama yine de…
Bir yerlerde hâlâ dua eden bir yürek varsa,
bir el başkasına iyilik için uzanıyorsa,
bir göz, başkasının derdine ağlıyorsa,
bu dünya için hâlâ umut vardır.
Bazen gecenin sessizliğinde, kendi kalbimle konuşurum.
Sorular sorarım, cevabını bulamadığım…
“Niye bu kadar acı var bu dünyada?” derim.
Niye birinin gülüşü diğerinin gözyaşına mal olur?
Niye seven, en çok da sevdiğinden yara alır?
Belki de kader, insana sabrı öğretmek için acıyı yazar alın yazısına.
Ama bazen sabır da yorulur…
İnsanın içi ağlarken, yüzünde sahte bir tebessüm kalır.
Bir yanın “dayan” der, diğer yanın “yeter artık” diye fısıldar.
Gözlerim gökyüzüne dalar her gece…
Belki bir yıldız düşer de, dertlerimi beraberinde götürür diye.
Ama o yıldızlar bile sanki benden önce düşmüş gibi,
parlayacak umut bırakmamış bu karanlığa.
Bir dost omzu ararsın, yoktur.
Bir “nasılsın” diyen ses beklersin, gelmez.
Her şeyin var gibi görünür, ama aslında hiçbir şeyin yoktur.
Çünkü insanı en çok, yoksunluk değil, unutulmuşluk bitirir.
Yine de içimde bir ses var…
“Belki yarın,” diyor, “belki bir gün, bu dünya da yorulur.”
Belki acılar da dinlenmek ister bir köşede.
Ve belki o zaman, biz de biraz huzura varırız.
Ama o güne kadar, ben derdimi yazıya dökerim.
Kalemim ağlar, kâğıdım susar,
ve dünya bir kez daha sessizce beni dinler…