Son günlerin hatta ayların en çok gündem olan konusu Cumhurbaşkanlığı ve Genel seçimlerin erken bir tarihte yapılma isteğidir.

İster yerel, isterse genel olsun yapılan her seçim sonuçları açıklanır açıklanmaz seçimlerin iptali ya da bir süre geçtikten sonra erken seçim yapılması demokrasi gereği istenilebilir.

Erken seçim taleplerinin birçok farklı nedeni olabilir. Bu nedenler, her ülkenin kendine özgü siyasi, ekonomik ve sosyal koşullarına göre değişiklik gösterir.

Peki Başlıca Erken Seçim Taleplerinin Nedenleri Nelerdir?

1-Siyasi İstikrarsızlık ve Hükümet Sorunları

Hükümetin Güven Kaybetmesi: İktidarın halk desteğini önemli ölçüde yitirmesi veya büyük bir siyasi kriz yaşaması.

Koalisyon Hükümetlerinin Dağılması: Birden fazla partinin oluşturduğu koalisyonların anlaşmazlıklar sonucu bozulması ve yeni bir hükümet kurulamaması.

Mecliste Çoğunluğun Kaybı: İktidar partisinin veya koalisyonunun mecliste yasa çıkaracak yeterli sandalye sayısını kaybetmesi.

Yolsuzluk veya Skandallar: Hükümet üyelerinin karıştığı büyük yolsuzluk veya skandallar nedeniyle kamuoyu baskısının artması.

2-Ekonomik Sorunlar

Ekonomik Kriz: Ülkede derinleşen ekonomik sorunlar (yüksek enflasyon, işsizlik, büyüme sorunları) karşısında iktidarın çözüm üretememesi ve bu durumun siyasi bir krize dönüşmesi.

Hükümetin Başarısızlığı: Mevcut iktidarın ekonomik politikalarının başarısız bulunması ve halkın yeni bir yönetim istemesi.

3-Siyasi Partilerin Stratejik Tercihleri

Lehte Siyasi Ortam: İktidar veya muhalefet partilerinin, o anki siyasi ortamın kendileri lehine olduğunu düşünerek (örneğin popülaritelerinin yüksek olduğu veya rakiplerin zayıf olduğu bir dönemde) daha güçlü bir yetki almak istemesi.

İttifakların Gerekliliği: Özellikle seçim sistemindeki değişiklikler veya yeni siyasi ittifakların oluşması gibi durumlarda, bu ittifakları resmileştirmek ve güçlendirmek için erken seçim talepleri yapılabilir.

Bunları genel geçer erken seçim taleplerinin nedenleri olarak söyleyebiliriz.

Ancak Türkiye'deki güncel erken seçim tartışmalarının ve taleplerinin arkasındaki ana gerekçeler şu temel başlık altında toplanabilir.

Ekonomi Yönetimi ve Yüksek Enflasyon

Türkiye'de erken seçim taleplerinin şu anki en güçlü kaynağı, ülkenin yaşadığı derin ekonomik sorunlardır.

Yüksek Enflasyon ve Hayat Pahalılığı: Muhalefet partileri, özellikle yüksek enflasyonun ve sürekli artan hayat pahalılığının iktidarın ekonomi politikalarındaki başarısızlığına işaret ettiğini savunuyor. Vatandaşın alım gücünün düşmesi ve yoksulluğun büyümesi, halkın mevcut yönetime olan güvenini zedeleyen en büyük etken olarak gösteriliyor.

Asgari Ücretin Erimesi: Yıl içinde asgari ücrete ek zam yapılmaması veya yapılan zamların enflasyon karşısında hızla erimesi, geniş kitlelerin tepkisine neden oluyor ve bu durum yönetimin değişmesi gerektiği yönündeki talepleri artırıyor.

Muhalefetin Yerel Seçim Başarısı ve Siyasi Momentum: 2024 yerel seçim sonuçları, erken seçim tartışmalarını alevlendiren önemli bir siyasi momentum yarattı. Son yerel seçimler, Türkiye siyasetinde bir kırılma noktası oldu. CHP, Türkiye genelinde birinci parti olarak çıktı ve bu başarıyı "yönetim değişikliği" talebinin bir yansıması olarak yorumladı. İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyükşehirleri korumasının yanı sıra, Anadolu'da birçok ilde (örneğin Bursa, Denizli, Adana) zafer kazandı. Bu, parti içinde yeni bir güven ve hareketlilik yarattı. Yerel seçimlerde ülke genelinde en çok oyu alan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) başta olmak üzere muhalefet, bu başarının halkın yönetim değişikliği isteğini gösterdiğini iddia ediyor. Bu başarıyı, siyasi bir rüzgâr olarak genel seçimlere taşımak istiyorlar.

Mecliste Güç Dağılımı: Muhalefet, yerel seçimlerde elde ettiği bu desteğin genel siyasete yansıması gerektiğini ve hükümetin meşruiyetinin zayıfladığını ileri sürüyor.

Siyasi İstikrar ve Hukuk Tartışmaları: Erken seçim çağrılarını destekleyen diğer konular, siyasi istikrar ve hukukun üstünlüğü ile ilgili endişelerdir.

Hukuk ve Adalet Tartışmaları: Yüksek yargı kurumları arasındaki anlaşmazlıklar veya büyük adalet/yolsuzluk iddiaları, muhalefet belediye başkanlarının tutuklanmaları siyasi ortamın gerginleşmesine ve ülkenin yönetim krizi yaşadığı algısının oluşmasına katkıda bulunuyor.

Siyasi Kutuplaşma: Siyasi partiler arasındaki uzlaşmazlık ve yüksek kutuplaşma, önemli reformların ve yasaların geçmesini zorlaştırarak, mevcut sistemin ülkeyi yönetme kapasitesinin sorgulanmasına yol açıyor.

Anayasa Tartışmaları: Yeni bir anayasa yapımı girişimi, Türkiye siyasetinin ana gündem maddelerinden biridir.

AK Parti ve MHP, mevcut Anayasa'nın (1982 Anayasası) darbe ürünü olduğu ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne tam uyum sağlamadığı gerekçesiyle "sivil ve yeni bir Anayasa" yapmayı hedeflemektedir.

Yeni bir anayasanın referanduma sunulması için TBMM'de en az 360 milletvekilinin onayı, referandumsuz kabulü için ise 400 milletvekilinin onayı gerekmektedir. İktidarın bu sayıya ulaşması için muhalefet partilerinden destek alması zorunludur.

Ancak ana muhalefet partileri, öncelikle ülkedeki ekonomik krizin çözülmesi ve mevcut Anayasa'nın tam olarak uygulanması gerektiğini savunarak bu girişime şimdilik temkinli yaklaşmaktadır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (CHS): 2017'de referandumla kabul edilen ve 2018'de yürürlüğe giren CHS, sürekli tartışma konusudur.

Peki Erken Seçime İktidarın Bakış Açısı Nedir?

Öte yandan, iktidar ve destekçileri, ülkenin 5 yıllık seçim takvimine uyacağını ve seçimlerin zamanında yapılacağını vurgulamaktadır. İktidara göre: seçim sonuçlarını özellikle emeklilerin ekonomik sorunları ve yanlış aday seçimleri üzerinden analiz ederek, tabandan gelen mesajı aldıklarını belirtmiştir. Erken seçim talepleri, ülkenin ekonomik gündeminden ve reform çabalarından uzaklaştırmaya dönük yapay bir tartışmadır. Ülkenin siyasi istikrarını zedelemeye yönelik ideolojik bir hamledir şeklinde yorumlayarak erken seçime karşı çıkıyor.

Özetle:

Şu an için iktidar kanadının net bir şekilde karşı duruşu nedeniyle erken seçim ihtimali, yüksek bir olasılık olarak değerlendirilmemektedir. Ancak Türkiye siyasetinde dinamiklerin hızla değişebileceği göz önünde bulundurulmalıdır.

Güncel olarak yapılan erken seçim tartışmaları, daha çok muhalefetin siyasi baskı aracı ve iktidarın ekonomik gidişata göre hareket etme ihtimali üzerinden yürümektedir.

Siyasi analistlerin ve partilerin güncel tutumları dikkate alındığında, erken seçim ihtimali şu şekilde değerlendirilmektedir.

Erken seçim kararı, hukuki zorunluluktan ziyade, genellikle siyasi ve ekonomik zorunluluklar nedeniyle alınır.

• Uygulanan ekonomik program (ortodoks politikalar) beklenen sonuçları veremez ve enflasyon kontrol altına alınamazsa. Hayat pahalılığı, emekli ve dar gelirli kesimler üzerinde daha fazla dayanılmaz bir baskı yaratırsa, bu durum iktidarın toplumsal desteğini daha da hızlı kaybetmesine ve bir meşruiyet krizine yol açabilir, erken seçim kapıları aralanabilir.

• İktidar, uygulanan politikaların meyvelerini toplamak için zaman kalmayacağını düşünürse ve muhalefetin güçlenmesinden önce 'durumu dondurmak' amacıyla (yani daha fazla kan kaybetmeden) seçime gitmeyi stratejik bir zorunluluk olarak görebilir.

• Bir diğer husus ise; eğer MHP, iktidarın politikalarından duyduğu memnuniyetsizliği dile getirir ve ittifaktan desteğini çekerse, iktidar Meclis'te önemli bir desteği kaybeder. İttifakın bozulması, hükümetin Meclis'ten yasa geçirme yeteneğini ciddi şekilde zayıflatır ve siyasi istikrarsızlık algısını güçlendirir. Bu durum, Cumhurbaşkanını seçimleri yenilemeye itebilir.

• Ayrıca yönetime yönelik, kamuoyunda infial yaratacak büyük bir yolsuzluk veya adalet skandalının ortaya çıkması. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay gibi yüksek yargı organları arasındaki gerilimlerin yönetilemez bir krize dönüşmesi halinde de bir erken seçim kaçınılmaz olabilir.

Türkiye'de erken seçim ihtimali sürekli gündemde olmasına rağmen, güncel koşullarda (2025 sonu itibarıyla), erken seçim ihtimali büyük ölçüde ekonomik verilere ve iktidarın toplumsal desteğini ne kadar koruyabildiğine bağlıdır. Bir tarihin kesin olarak söylenebilmesi mümkün değildir, çünkü bu karar tamamen siyasi iradeye ve hukuki şartlara bağlıdır

Ancak ekonomik zorluklar daha da katlanılmaz bir hal alırsa, iktidar siyasi meşruiyetini korumak için seçimi öne çekmek zorunda kalabilir.

Yine enflasyonda düşüş başlar ve muhalefet bu başarıya karşı bir argüman üretemezse, Ekonomik gidişatın düzeldiğine dair kamuoyunda güçlü bir algı oluşur ve yurt dışı yatırımcı güveni artarsa bu durum, iktidarın 7 Mayıs 2028 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerini Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeniden aday olabilmesi için erken seçim değil, ama tarihi erkene çekilmiş, büyük olasılıkla yine Cumhurbaşkanlığının belirleyeceği bir tarihte 2027 yılı içerisinde yapması çok büyük bir ihtimal olarak görülmektedir.